
Olimpiyat Köyünde Olan Olimpiyat Köyünde Kalır
13 dk
Rekorlar, madalyalar, kahramanlık öyküleri, unutulmaz performanslar… Olimpiyat oyunlarının yalnızca bunlardan ibaret olduğunu sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.
Dünyadaki her olimpik sporcunun hayali, bir gün altın madalyanın sahibi olmaktır. Ancak bu hayalin hedefe dönüşmesi dahi ömür boyu süren çalışmalar sonucunda gerçekleşir. Aynı hedefin gerçeğe dönüşmesi ise ömür boyu yapılan çalışmaların yanına eklenen dört seneden ibarettir. Yıllar boyunca yediğiniz elmadan içtiğiniz suya kadar sorumlu olduğunuz; uyandığınız her sabah, bir önceki günden daha iyi olmak için çabaladığınız bu süreçte bütün konsantrasyonunuzu tek bir şeye yoğunlaştırmak oldukça yorucu ve sıkıcı olabilir.
Olimpiyat köyleri, yalnızca bu açıdan bile kimi sporcuların çizgi dışına çıkmasına yardımcı olan bir yer. Ne de olsa yaklaşık bin gün boyunca verilen istikrarlı emeğin sonunda olimpiyat oyunlarına katılmaya hak kazanmışsınızdır ve artık biraz daha rahatlamanın zamanı gelmiştir. Eğer ipleri biraz daha gevşetmek isterseniz, 10 bine yakın meslektaşınız ile aynı köyde zaman geçirmek ve stres atmak için restoranlar, oyun odaları ve binlerce kişisel oda emrinize amade şekilde sizleri bekler.
Peki bu odalarda neler yaşanır? Karşınızda, olimpiyat köylerinden öyküler...
Köydeki Fil
Hikâyeleri seviyorsanız olimpiyat oyunları sizin için biçilmiş kaftan. İki senede bir, yaz ve kış versiyonları düzenlenen dünyanın en büyük spor organizasyonunun ardında bıraktığı hikâyeler de sadece zaferler, mağlubiyetler ya da madalyalarla ilgili değil. Dünyanın her yerinden gelen yaklaşık 10 bin (kış olimpiyat oyunlarında 2500 civarı) sporcunun festival ortamında geçirdiği iki haftanın bambaşka yankıları, bambaşka hazları da var. Öyle ki bu elit grubun bir parçası olmayı başaran yetenekli atletlerin bazıları yarışmadıkları süreyi farklı ilgilerin peşinden koşarak geçirebiliyor. Haydi, fısıltılar ve daha somut örneklerle göz atalım...
ABD Kadın Milli Futbol Takımı'nın efsane kalecisi Hope Solo'nun, "İnsanların açık alanda, çimlerin üstünde, bina aralarında değişik şeyler yaptığını gördüm" açıklaması fena bir başlangıç olmasa gerek. Vatandaşı, 12 madalyalı yüzme efsanesi Ryan Lochte'ye göre ise oyunlara katılan sporcuların yüzde 70-75'i olimpiyat köyünde seks yapıyor. Tabii Lochte'nin verdiği istatistiğin gerçekçi bir dayanağı yok ama duyumlar ve itiraflar bize en azından fotoğrafın neye benzediğini tahayyül şansı veriyor. Mesela Solo, 2008'de kazandığı altın madalya sonrası geceyi kim olduğunu açıklamadığı bir ünlüyle geçirdiğini söylüyor. 2000 Sidney'de günde tam üç kadınla birlikte olduğunu iddia eden ciritçi Breaux Greer, her ne kadar diz sakatlığı nedeniyle müsabakadan çekilse de olimpiyatı unutulmaz kılmanın başka yollarını bulanlardan. 2010 Vancouver'da farklı ülkelerden altı sporcunun aynı jakuziyi paylaştığı özel parti de kulağa çalınan çılgın öykülerden sadece bir tanesi. 2012 Londra öncesi ESPN'in konu hakkındaki sorularını yanıtlayan Ryan Lochte; "Bir önceki olimpiyata giderken kız arkadaşım vardı, büyük hata. Şimdi bekârım ve Londra için çok heyecanlıyım" sözleriyle durumu basitçe özetlemişti. Hayatları boyunca olimpiyat oyunlarında olmak için büyük fedakârlıklar yapmış ve sosyal hayatlarından ödün vermiş sporcuların nihai hedefe ulaştıklarında bunu farklı farklı yollarla kutladıkları kesin. Zaten dünyanın en fit ve idmanlı insanlarını iki hafta boyunca aynı tesise kapatmanın bazı sonuçları da olmalı…

Gelenekler ve Değişimler
2008'de gündem nem yoğunluğuydu. Sekiz sene sonra ise yaşanamaz şartlar dile getirilmişti. Pekin'de Çek sporcular neme karşı açtıkları savaşı kazanmak için hava düzenleyiciler temin etmiş, Rio'da ise Avustralya kafilesi tesisat ve elektrik yapısına dikkat çekerek köyün yaşam şartlarını boykot etmişti. Tokyo'da ise geçmiş olimpiyat köylerine göre konuşulan konular biraz daha farklı. Bu farklılığı oluşturan temel sebeplerin başında ise sürdürülebilir ürün kullanımı geliyor. Japonya'daki 63 farklı belediyenin ortak çalışması ile birlikte toplanan sürdürülebilir tahtalar, olimpiyat köyünün inşasında büyük bir rol oynadı. Ve görünen o ki sadece köy yapımında rolleri olmayacak. Zira Tokyo Olimpiyat Komitesi'nden yapılan açıklamada, olimpiyat oyunlarının sonu ile birlikte olimpiyat köyünün yıkılacağı ve köyde kullanılan tahtaların devlet dairelerinin yapımında bir kez daha hayat bulacağı söylendi. Kısacası, 63 farklı belediye logosunun damgalandığı bu tahtalar, köydeki binaların üzerinde olimpik sporcuları büyük bir hasretle karşılamayı bekliyor.
Ancak dünyaca ünlü sporcuları bekleyen tek sürdürülebilir ürün tahta veya odunlarla sınırlı değil. Olimpiyat Oyunları tarihinde ilk kez kullanılacak karton yataklar, beraberinde birçok soru işareti ile sporcuların dostu olmaya geliyor. Yoğun antrenman temposundan sonra sporcular karton yataklarda yeteri kadar dinlenebilecek mi? Uyku esnasında yataktan ses gelmeyeceğinin garantisi var mı? Ve daha önemlisi, uzun bir gecede yeteri kadar güvenilir olacaklar mı?

İlk iki bilinmez için şu ana kadar yapılan bir açıklama yok. Ama son soru için resmi kaynaklardan doğrulattığımız birkaç cümleye sahibiz:
"Hayır, seks esnasında iki kişi olduğunuz müddetçe yataklarınız yıkılmayacak."
Hediyelik Eşya
Olimpiyat oyunlarının, 1988 Seul'den beri devam eden bir sporculara ücretsiz prezervatif dağıtma geleneği mevcut. HIV ve AIDS'e dikkat çekmek, güvenli seks hususunda bilinç yaratmak için başlayan trend, yıllar geçtikçe ortaya ilginç istatistikler çıkarmaya başladı. Seul'deki olimpiyat köyüne gelen sporculara verilmek üzere hazırlanan kondomların sayısı sadece 8500'dü. 1992 için bu sayı 90 bine çıkarken, 2000'de 100 bin, 2004'te 130 bin bandı geçildi. 2012 Londra'nın, Durex tarafından üretilen 150 bin kondomla kırdığı rekorunun kolay kolay aşılmadığını düşünüyor olabilirsiniz ama sıkı durun, 2016 Rio'da tam 450 bin prezervatif bilabedel şekilde atletlerle buluşturuldu. Peki pandemi nedeniyle bir yıl ertelenen Tokyo'da durum nasıl mı olacak? Tahmin edersiniz ki geçmişten biraz daha farklı…
Beş sene önceki oyunlara Zika virüsü tehdidi iz bırakmışken, bu kez daha global ölçekli bir salgın ve dolayısıyla çok daha imtinalı bir sporcu topluluğu olması umuluyor. Sagami ve Okamoto'nun da aralarında bulunduğu Japon üreticiler, 150-160 bin civarı kondomu katılımcılarla buluşturmak için hummalı bir çalışma sürdürdüyse de organizasyon komitesinin son kararına göre, sporcular haklarını olimpiyat köyünden ayrılırken teslim alabilecek. Yani bu ürünlerin işlevlerinden ziyade, renk renk ambalajlarıyla bir anı eşyası olarak kalmaları ya da seyahat sonrasında kullanılmaları öneriliyor. Tabii olimpiyat sürecindeki sosyal teması azaltmak için elinden geleni yapan 2020 Tokyo idaresinin bu fikri ne kadar işe yarayacak, işte orası ciddi bir soru işareti…
Dikkat! Eşleşme Var
Tinder, akıllı telefonlara indirilebilen bir arkadaşlık uygulaması. Hemen herkesin tanıdıklarından duyduğu bu uygulama, bulunduğunuz konuma yakın insanlarla tanışmanızı sağlayabiliyor. Örneğin Taksim'de yaşıyorsanız, Taksim ve çevresindeki insanlar profilinizi görüntüleyebiliyor ve profilinizi sağa kaydırarak size tanışma isteği gönderebiliyor. Basit ama oldukça etkili bir prensip. Özellikle de olimpiyat köyleri için.
Amerikalı snowboardcu Jamie Anderson'a göre olimpiyatların başlaması ile birlikte uygulamanın indirilme oranının yüzde 350'nin üstünde artış göstermesi hiç sürpriz değil. 2014 Kış Olimpiyat Oyunları için gittiği Soçi'de tanıştığı hemen herkesin Tinder'a sahip olduğunu belirten Anderson, aynı zamanda trajikomik bir itirafta bulunmayı da ihmal etmiyor: "O kadar çok sporcu ile eşleşebilme şansınız vardı ki bir yerden sonra tek işim Tinder'a girip zaman geçirmek olmuştu. Yarışlarıma konsantre olamadığımı anlayınca uygulamayı silmeye karar verdim."
Covid-19 protokollerinden dolayı seks yasağı getirilen 2020 Tokyo'da bu ve benzeri itirafların gelmesi şu an için kolay gözükmüyor. Ancak yine de yeni arkadaşlar edinmek isteyen sporcuların elini bu kadar kolaylaştıran bir uygulamanın iki hafta boyunca talep görmemesi de hiç kolay değil. Talep demişken… 2018 Kış Olimpiyat Oyunları'nın sonunda yaptığı açıklama ile en çok talep gören sporcuları listeleyen Tinder, erkeklerde altın ve gümüşü hokey oyuncuları ve snowboardculara; kadınlarda ise snowboardcular ve alp disiplini kayakçılarına vermişti.
Bakalım, 2020 Yaz Olimpiyatı için madalya alması beklenen sporcular kimler olacak?
Onun Gibisi Yok
Profesyonel sporculuk hep zor zanaat olmuştur ama günümüz atletleri bedenlerine tapınak gibi bakma yolunda bu işi bir adım daha öteye taşıyorlar. Beslenme bilimi artık sporun ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Novak Djokovic'in glutensiz, LeBron James'in ketojenik diyeti; Cristiano Ronaldo'nun formunu korumak için neredeyse her gün tavuk, pilav ve brokoliden oluşan öğünler yemesi gibi örnekler çoğaltılabilir. Belki her biri bu kadar büyük süper yıldızlar değiller ama olimpik sporcuların çoğu da belli rejimlere ya da düzenli beslenme programlarına sahip. Buna rağmen olimpiyat köyünün en çok rağbet gören lokasyonlarından bir tanesini duyunca gayet şaşıracaksınız...

1976 senesinden itibaren olimpiyat oyunlarına sponsorluk eden ABD'li fast food devi McDonald's, 2017'de nihayete eren anlaşma nedeniyle Tokyo'da olmayacak ama 41 yıllık ortaklık, hayli ilginç öyküler ortaya çıkarmış. Mesela Usain Bolt'un 2008 Beijing'de günde tahminen yüz McNuggets yediğine dair bir iddiası var ki Jamaikalı efsanevi sprinter, bu esnada sporunun tarihini baştan yazmakla meşguldü. GQ'ya konu üzerine röportaj veren Karadağlı sutopu oyuncusu Aleksandar Radovic, "Olimpiyat köyü yemekleri çok sıkıcı olabiliyor ve sporculara iyi gelmeyeceğini bilsek de bazen bir Big Mac, bir kolayla kendimizi ödüllendirebiliyoruz" şeklinde durumu özetliyor. 2016 Rio'da çekilen McDonald's önündeki kuyruk fotoğrafları da Radovic'in tutkusunda yalnız olmadığını gösterir cinsten.