Öncü

7 dk

2020 Tokyo'daki umutlarımızdan biri de güreşte 57 kg'de mücadele edecek olan Süleyman Atlı. Son Avrupa şampiyonu ve dünya ikincisiyle bir araya geldik.

Arşivlere girip "Olimpiyat madalyası kazanan Türk sporcular listesi" başlığını açtığınız zaman kazandığımız madalyaların önemli bir kısmının güreşten geldiğini görürsünüz. 26 yaşındaki ASKİ Spor Kulübü sporcusu Süleyman Atlı da bu listeye katılmayı hedefleyen sporculardan biri. Atlı'ya hikâyesini, olimpiyat hazırlıklarını ve güreş sonrası planlarını sorduk...

İlkokul üçüncü sınıfta güreşe başladım. Bir gün ailemle birlikte yağlı güreş izlemeye gitmiştik, o dönem kalıplı insanların güreştiğini düşünürdüm. Küçük çocukların güreştiğini görünce şaşırmıştım, izledikten sonra da "Ben güreşçi olacağım" dedim. Babam da sağ olsun, hep arkamdaydı. İlk turnuvamda ikinci oldum. O yıl sadece bir turnuvaya katıldım, zaten antrenmana ve güreşe dair pek teknik bilgim de yoktu. Ertesi sene sınıf öğretmenimiz "Güreş yapmak isteyen var mı?" diye sorunca elimi kaldırdım, onun sayesinde yeniden güreşe başladım ve bu sayede devam ettim.

2016 Rio'ya gittiğimde çok gençtim, 22 yaşındaydım. Biraz da atmosferi kaldıramadığımı düşünüyorum. Orada çıktığım müsabakaları tekrar izleyip hatalarımı analiz ettiğimde aklıma gelen ilk şey 2020 Tokyo'da altın madalyayı almaktı. Bu yüzden 2020 Tokyo benim için ana hedef ama 2024 Paris'e de çok süre kalmadı açıkçası, iki yıl sonra da vize maçları olacak. Paris'e de son olimpiyat şampiyonu olarak katılmak isterim.

Bu bir yıllık erteleme benim için oldukça olumluydu. Zira ben kilo düşen bir sporcuyum, 65'ten 57 kg'ye düştüm. Olimpiyattan önce de dünya şampiyonasında kilo düştüm, elbette hazırlıklarımı sürdürüyordum ancak bir yandan da yorgun hissediyordum. Geçen sene olsa yine bir şekilde kendimi hazırlardım ancak bu seneki kadar da hazır olamazdım. Bir yıllık erteleme daha fazla dinlenmemi ve kendimi toparlamamı sağladı.

Esas hedefim önce Avrupa, sonra da dünya şampiyonu olup olimpiyata en büyük favori sıfatıyla gitmekti. 2019'da Avrupa şampiyonu oldum ancak dünya şampiyonasında ne yazık ki finalde talihsiz bir şekilde, daha önce yendiğim bir rakibime kaybettim. Benim bulunduğum kategoride ikinci kez olimpiyat gören yalnızca iki kişi var, biri benim. Bu da benim için bir avantaj zira olimpiyat oyunları çok ayrı bir organizasyon, sporun zirvesi. Ben o havayı 2016 Rio'da soludum, son 16 turuna kadar ilerledim. Bu tecrübem sayesinde Tokyo'da daha avantajlı olacağımı düşünüyorum.

Taha Akgül ve Süleyman Karadeniz'le, tüm takım arkadaşlarımla bir aile gibiyiz. Sürekli birbirimizle konuşup karşılıklı tavsiyelerde bulunuyoruz. Zaten kaldığımız yer, antrenman yaptığımız yer, yemek yediğimiz yer aynı. Dolayısıyla birbirimize hep yardım etmeye çalışıyoruz. Taha Abi'yle takım arkadaşı olmak da benim için ayrıca onur ve gurur verici bir şey. Küçük yaşlarımda onu uluslararası sahnede çok kez izlemiştim. Şu anda onunla aynı takımda mücadele etmek, ikimizin de Avrupa şampiyonu olmamız mutluluk verici.

"Olimpiyat geçmişimize baktığımız zaman hafif sıklette pek bir başarımız yok. Bu, beni oldukça hırslandırıyor; öncü olmam için daha çok kamçılıyor."

"Olimpiyat geçmişimize baktığımız zaman hafif sıklette pek bir başarımız yok. Bu, beni oldukça hırslandırıyor; öncü olmam için daha çok kamçılıyor."

Üç yıldır Avrupa şampiyonasında final oynuyorum. 2019 ve 2021'de şampiyon, 2020'de ikinci oldum. Güreşte hep çok önemli isimlere sahip olduk ki yakın tarihte de Rıza Kayaalp, Taha Akgül gibi olimpiyat madalyası kazanan sporculara sahibiz. Ancak olimpiyat geçmişimize baktığımız zaman hafif sıklette pek bir başarımız yok. 57 kg'de mücadele eden bir sporcu olarak bu beni oldukça hırslandırıyor, öncü olmam için daha çok kamçılıyor. Başarılmamış bir şeyi başarma arzusunu strese değil morale dönüştürmeye çalışıyorum.

Gösterilen tüm saygı ve sevgiye minnettarım ancak güreşe ilginin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Zira Türkiye'nin olimpiyat tarihine göz atarsanız başarıların büyük bir kısmının güreşte geldiğini görürsünüz. Zaten 2016 Rio'da da kazandığımız tek altın madalya Taha Abi'den, güreşten geldi… Mutlaka bu spora değer veriliyordur, aksini söyleyemem ancak hak ettiğini görmüyor bence. Biraz daha profesyonelce bir yaklaşımda bulunulabilir.

Bizim jenerasyonumuz oldukça genç. Takım kaptanımız, Taha Abi 30 yaşında. Ben 26'yım, başka genç arkadaşlarımız da var. Kısacası yaş ortalamamız düşük sayılır. Bu jenerasyonun 2024 Paris'te de yer almaması için hiçbir sebep yok. Hem genç hem de tecrübeliyiz zira…

Spordaki geleceğimi 2020 Tokyo belirleyecek, iyi bir sonuç alırsam 2024'te Paris'e de gitmek isterim dediğim gibi. Ama aklımda UFC seçeneği de var. UFC'nin temeli güreşe dayanıyor. Dolayısıyla orada başarılı olabileceğimi düşünüyorum. Sizin de bildiğiniz üzere, UFC sporun zirve noktalarından biri. Hem prestij hem de maddi açıdan… Benim güreş tarzımın da oraya uyabileceğine inanıyorum.

UFC'de Khabib Nurmagomedov'u, Conor McGregor'ı, Israel Adesanya'yı çok izledim. Özellikle Adesanya'yı çok seviyorum. Muhtemel UFC kariyerim için oturup uzun uzun düşündüğümü söyleyemem olimpiyat hazırlıklarından ötürü ancak aklımda o da var. İşin mental kısmında da kendime güveniyorum, buraya geçme isteğim de biraz da bundan. Adesanya da mesela, normalde favori olmadığı maça çıktığında bile kendini kazanmaya ikna ediyor, vücudunu ona hazırlıyor. Bu çok özel bir şey, her sporcuda olmayan bir özellik.

Güreşte çocukluğumdan bu yana örnek aldığım birkaç isim var tabii ki ama esas olarak sporculuk kısmında Cristiano Ronaldo'yu örnek alıyorum. Çok profesyonel, özel hayatına dikkat ediyor, antrenman programına ve beslenmesine özen gösteriyor… Her şeyine dikkat ediyor, onun örnek alınması gerektiğini düşünüyorum.

Socrates Dergi