Paidar
24 dk
80’lerde süper yıldız, 90’larda büyük kaptan, 2000’lerde tüm takımın abisi… Paidar Demir, Türk voleybol tarihinin en özel kariyerlerinden birini Galatasaray’a adadı. Mirası da adı gibi sonsuza dek yaşayacak.
Her hayat günün birinde biter ama ardında öyle ya da böyle bir iz bırakır. Anımsayanlar ve anlatanlar oldukça o yaşam sonsuzlukta yankılanmayı sürdürür. Bu bir nevi ölümsüzlüktür. Paidar Demir de arkasında hiç unutulmayacak, hep dillendirilecek öykülerden çokça bırakarak ebediyete göçenlerden. Zira efsanevi voleybolcuyu sormak için ulaştığımız herkesin ışıldayan sesleri, anlatacak hikâyeleri vardı. Önümüzdeki sayfalarda "Ah Paidar…" diyerek başlayan, kâh gülünüp kâh ağlanan ama istisnasız şekilde yüzde tebessüm bırakarak sona eren anılarla baş başa olacaksınız. Eczacıbaşı hegemonyasına karşı duran Galatasaray'ın vurucu gücünü, yenilmekten nefret eden disiplinli sporcuyu, sevecen aile babasını, herkesin yardımına koşan abiyi, istisnai 'Bayrak Adam'ı hatırlayacağız. Evet, kâh gülüp kâh ağlayarak...
1 | Ayhan Demir Ekolü
Gülnur Özfer Görgün (Eski voleybolcu): Ayhan Demir büyük bir voleybol adamıydı. 1942-1949 yılları arasında Vefa'da oynuyor, sonra 1951'de Galatasaray'a geçiyor. Tabii sporculuk hayatında onu çok etkileyen hazin bir olay yaşıyor.
Zehra Demir Salar (Kardeşi): Babamın birlikte oynadığı Payidar Dobra diye bir voleybolcu varmış. Uçak kazasında vefat ediyor ve babam bunun üzerine ikinci çocuğuna onun ismini koyuyor.
Dünya Baltacıoğlu (Eski voleybolcu): Ayhan Abi oyunculuğu sonrası çalıştırıcı ve yönetici olarak da sporun gelişimine büyük katkı veriyor. Voleybolun Türkiye'de yeni başladığı dönemlerde Sinan Abi'yle (Erdem) en önemli figürlerden oluyor. Herkesin sevdiği saydığı, biraz da korktuğu bir insan.
Nedim Özbey (Eski voleybolcu): Biz onun karşısında sakal tıraşsız antrenmana çıkamazdık. Ayhan Abi acayip disiplinli bir adamdı. 'Ayhan Demir Ekolü' Türk voleybolunu bir yerden alıp bir yere getirmiştir.
Zamanın A Milli Takımı... Ayaktakiler, soldan sağa: Sinan Erdem ve Ayhan Demir
Zehra Demir Salar: Kendini Galatasaray'a adamıştı. Her türlü yoksulluğa rağmen kulübü ileri götürmeye muktedir olmuştu. Hatırlarım eve 11-12 tane forma getirip anneme, "Bunları yıka, yarın maç var, götüreceğim" derdi.
Dünya Baltacıoğlu: Aslında Ayhan Abi onu yakından tanıyanlar için oldukça sevecendi.
Kenan Bengü (Eski voleybolcu): Ayhan Demir, Milli Takımlar koordinatörüyken babam Mehmet Bengü de A Milli Takım antrenörüydü. Biz onların peşinde koşan küçük çocuklarken Paidar'la tanıştık.
Zehra Demir Salar: Paidar çok hareketli bir çocuktu. Gerçi daha yaramaz olan bendim, onu da kudurturdum. Her türlü suçu, hatayı yapar, paylaşırdık. İkimiz de voleybola yöneldik.
Gülnur Özfer Görgün: Sadece voleybol oynamazdı, futbolu da müthiş oynardı. Vardır ya her şeye kabiliyeti olan insanlar, doğuştan sporcuydu Paidar.
Zehra Demir Salar: Ben hem üniversite okuyordum hem çalışıyordum hem de antrenmanlara gidiyordum. Üç karpuzu bir koltuğa sığdıramadım. Birinden birini tercih etmek zorunda kaldım. Paidar'ın hikâyesi ise çok farklı. Aldı yürüdü, kırklarına kadar bu işi yaptı…
2 | Özel Bir Çocuk
Metin Görgün (Eski voleybolcu): Ben İzmit'ten, Yarımca takımından yetişme bir voleybolcuyum. Paidar'la ilk karşılaşmamız genç milli takımdaki bir otobüs yolculuğundadır. Çok güldük o gün. İstanbul voleybolunu konumlandırırken biraz daha burnu havada bir insan hayal ediyorsun, o zaman Galatasaray genç takımında önemli bir oyuncuydu. Fakat sıcacık, pırıl pırıl bir adam çıktı karşıma. İlk aşk gibiydi tanışmamız.
Nedim Özbey: Paidar küçüğümüzdü. Biz onu faydalı, ileride büyük oyuncu olacak bir genç olarak tanımıştık. Özel bir çocuktu. Voleybola Galatasaray'da başladı, sonra Eczacıbaşı'na gitti.
Selim Öztreves (Eski voleybolcu): Eczacıbaşı genç takımında yollarımız kesişti ilk olarak. Sonra A takımda da beraber oynadık.
Gülnur Özfer Görgün: 1980 senesinde Eczacıbaşı'ndan Bursa Mako'ya gitti.
İsmet Kır (Eski voleybolcu): Mako'da beraberdik. Çocukluğunu gençliğini biliyorduk tabii ama ilk kez takım arkadaşı olduk.
İbrahim Çelik (Eski voleybolcu): Benden üç-dört yaş küçüktü. Mako'da birlikte geçirdiğimiz süre sonrası altyapısında yetiştiği Galatasaray'a döndü.
Metin Görgün: Ben ondan evvel Galatasaray'a gitmiştim. Önemli transferler yapıldı. Paidar ve Ahmet Gülüm'ün gelişiyle de bize verilen mesaj şuydu: 'Galatasaray hedef yükseltiyor.'
Gülnur Görgün: Takım kademeli olarak, sekizincilik, altıncılık, üçüncülük derken yukarı doğru gidiyordu...
İbrahim Çelik: Tabii Eczacıbaşı hem kadınlarda hem erkeklerde çok güçlüydü. Üst üste şampiyonluklarla rekorlar kitabına girecek görüntüdeydiler.
Gülnur Özfer Görgün: Bu âdeta bir hegemonya. 1976 ve 1986 yılları arasında bir kez Büyükdere Boronkay şampiyon oluyor ama geri kalanında sadece ve sadece Eczacıbaşı var.
Metin Görgün: Henüz şampiyon olmamıştık ama 1986-87 sezonu öncesi sinyalleri verdiğimiz bir Eczacıbaşı maçı vardı. Acayip hırslanıp 3-0 kazandık. Şunu anladık ki Eczacıbaşılılar da insanmış, yenilebiliyorlarmış…
3 | Tuz, Karabiber, Kürdan
Nedim Özbey: Paidar, Ahmet Gülüm, Metir Görgün, İsmet Kır, İbrahim Çelik… Bir his takımıydı o takım, müthiş bir kadromuz vardı. Profesyonelliğin dışında arkadaşlıkların da ön planda olduğu bir ekiptik.
İsmet Kır: Her şeyden önce takım olduk. Saygı ve sevgi vardı, kimse çıkıntılık yapmıyordu. Sahip olduğumuz hırs bizi başarıya götürecekti.
Metin Görgün: Kendi aramızda bize liderlik eden, yönetimle arayı bulan kişi Ahmet'ti. O konularda becerikliydi. Sahada takımın bir vurucu gücü, bir balyozu olur ki o da Paidar'dı. Ben orta oyuncusuydum, Paidar smaçör, Ahmet de pasör…
Ahmet Gülüm, Metin Görgün, Paidar Demir, İsmet Kır
Gülnur Özfer Görgün: Bu üç oyuncu sofranın değişmezleri gibiydi. Tuz, karabiber ve kürdan derdik onlara. Bazen bakıyorsunuz; "O topu oraya nasıl atıyor Ahmet, nasıl anlaşıyorlar?" diye düşünüyorsunuz. Saçma sapan bir top çünkü. Ya da Paidar arkadan dolanıp iki numaraya geliyor… Artık hisleriyle oynuyorlardı.
Metin Görgün: Tabii Enver Göçener'i anmadan olmaz çünkü hepimizin rollerini oluşturan oydu. Paidar, Ahmet ve beni sacayak gibi kullanıyordu.
Nedim Özbey: Enver Abi gibi bir antrenör daha gelmemiştir Türkiye'ye. Ben şu an antrenörlük yapıyorum ama onun gibi olmam için daha 10 üzerinden 9 puana ihtiyacım var.
Fatih Toptaş (Eski voleybolcu): O zaman şimdiki gibi Google'a 'voleybol antrenmanı' yazınca karşına kaynaklar dökülmüyordu. İnsanlar bu işe ciddi emek verirdi. Enver Abi de bu işi çok sevenlerden birisiydi. Gençlik yıllarımızda özellikle sıçrama yeteneğimizi pekiştiren, temel tekniğimizi kuvvetli tutan isimdi. Cengiz Göllü, Enver Abi; bunlar büyük adamlardı…
Nedim Özbey: Paidar için, "Yaramaz çocuk bu, bunu sana veriyorum idare et" derdi bana.
Fatih Toptaş: Enver Abi ve Paidar'ın ilişkisi, antrenör-oyuncu ilişkisinden öte abi-kardeş ilişkisi gibiydi açıkçası. İkisi de birbirini kırmazdı.
Metin Görgün: Kıymetli de bir yönetim vardı. Ersin Börteçen, Aziz Başdoğan, Ersan Feray, Özhan Canaydın, Ali Uras, Faruk Süren… Biz de gencecik insanlar olarak bu sistemin içerisinde kendimize yer bulduk. Artık Galatasaray voleybolunun statüsü değişmişti.
4 | Uğurlu Kazak
Gülnur Özfer Görgün: Eczacıbaşı'ndan zaten bahsettik. Ayrıca Sönmez Filament ve Ankara Emlak Kredi gibi güçlü takımlar da vardı. Başarı aslanın ağzındaydı, hemen hepsi şampiyon olabilirdi.
Ahmet Çelebi (Burhan Felek Spor Salonu kantin görevlisi): Zaten o zamanlar erkek voleybolu daha popülerdi. Eski Burhan Felek Spor Salonu çoğu maçta tıklım tıklım olurdu. Bazen kalabalıktan camlar dahi patlardı.
Metin Görgün: Karşıyaka da sağlam takımlardandı. Biz Galatasaray olarak şampiyonluğun direkt adayı sayılmazdık.
İbrahim Çelik: Yine de havamız gayet iyiydi. Antrenman sonrası Ahmet'in Sıraselviler'deki evinde tüm takım oturur, yemekler yerdik.
Metin Görgün: Antrenmanlarımızı da görmeliydiniz... Çığlık çığlığa, kan ter içinde bitiriyorduk. Çünkü orada olmaktan keyif alıyorduk, yaptığımız işin sonuçlarını geri alacağımızı biliyorduk. Bir hedefimiz vardı ve bunu hep beraber hissediyorduk.
Nedim Özbey: Paidar'ın her anlamda büyük katkısı oldu. Yeni sistemler getirdik oyun içerisine; herkesin beklediğinin dışında hücumlar yaptık, o da bunlara uyum sağladı. Manşeti alıp ardından tek ayak smaç vurarak allak bullak etti karşı takımları. Bu sıkı çalışmayla alakalı bir şeydi. Sezon boyunca çözemediler onu...
Dünya Baltacıoğlu: Paidar mutlaka kazanmak zorunda olan oyunculardan biriydi. Bazı oyuncular vardır ki onlar mutlaka kazanmak, şampiyon olmak ister. İkincilik onlara yetmez.
Metin Görgün: Takımca çok istekliydik. Düşünün, maça çıkış şarkımız Eye of the Tiger'dı…
İsmet Kır: As oyuncular belli olsa da diğerleri takıma girmek için çok çalışırdı. Herkes katkı sağlayınca başka bir kimliğe bürünüyorduk.
Metin Görgün: Hatta eşlerimiz de takıma katkı veriyordu…
Arzu Demir (Eşi): Aynı yerde, aynı dizilişle oturmak gibi totemlerimiz vardı. Özellikle de önemli maçlarda kesin yapardık bunları. Ben, Gülnur, Viki Gülüm…
Gülnur Özfer Görgün: Diyelim ki üzerimizde bir kazak var ve onu giydiğimiz gün Eczacıbaşı'nı yendik, öbür maçta da muhakkak aynı kazağı giymeye gayret ederdik.
Arzu Demir: Ben 1986-87 sezonunda hamileydim ama orada bile aksatmadan tribündeki görevimi yaptım.
5 | Yıllar Sonra
İsmet Kır: Biz o sezon iki tane mağlubiyet aldık. Bir tanesi Altınyurt'a karşıydı. Biraz hafife aldığımızdan dolayı herhalde o da…
Metin Görgün: Bir de Ziraat Bankası maçı var 3-0 yenildiğimiz. Sağlam bir tokattı bize. Ertesi gün Sapanca'da kamp yaptık. Dağlarda koşup, marşlar söyleyerek antrenman yaptık. Oldukça motiveydik.
Cengiz Tokgöz (Gazeteci): Takım o mağlubiyetlere rağmen şampiyonluğa yol alıyordu. O zaman Tercüman gazetesindeyim, Jupp Derwall ve Fatih Terim'i Burhan Felek'e davet ettim. "Futbolda alan geniş, kaytarma süren olabiliyor. Voleybolda tek saniye durmuyorsun, en zor sporlardan biri" demişti Derwall.
"Cüneyt Tanman, Uğur Tütüneker gibi Galatasaray futbol takımı oyuncuları da bizi izlemeye gelirdi." -İbrahim Çelik
İbrahim Çelik: Cüneyt Tanman, Uğur Tütüneker gibi Galatasaray futbol takımı oyuncuları da bizi izlemeye gelirdi.
İsmet Kır: Zor deplasmanlar da oynadık. Mesela Bursa Filament'e konuk olduğumuz maçta Atatürk Salonu'nda 5000 kişi vardı; bize zamanında Mako'dan oraya transfer olmadığımız için nasıl küfrediyorlar… O atmosferde dahi kazanmayı başarmıştık.
Metin Görgün: Son hafta Bursa Filament-Eczacıbaşı maçı oynanıyor. Şampiyonluğumuz o maçın setlerine bağlıydı. Oradan haber bekliyoruz. Biz de o sırada, Burhan Felek'teyiz. Dedik ki eğer şampiyon olursak o ufacık süs havuzuna gireceğiz.
Fatih Toptaş: O sezon Filament'te oynuyordum, Biz Eczacıbaşı'nı yenmeyi başarınca Galatasaray şampiyon oldu.
Metin Görgün: Biz o an gerçekten çıldırdık ve kutlamalara başladık...
Cengiz Tokgöz: Ben Paidar'ları fişekledim; "Ersin Bey'i (Börteçen) duşun altına sokun soyunma odasında" dedim. Ersin Bey aristokrat bir yöneticiydi, ciddi bir adamdı ama bunu yaptılar. Sonra Burhan Felek'in önündeki ufak havuza girdiler.
Metin Görgün: 16 kişi süs havuzuna doluştuk. Ersin Abi'yi de yanımıza almıştık.
Gülnur Özfer Görgün: Şahane rahat, ezici bir şampiyonluk değildi kesinlikle. Galatasaray 1971'den sonra ilk kez ipi göğüslemişti ve bu yüzden epey önemliydi.
İbrahim Çelik: Ondan sonraki iki sezonda da, yani toplam üç kez arka arkaya şampiyon olduk.
Gülnur Özfer Görgün: Galatasaray'da o takım üç sezon boyunca fazla değişmedi. Gelenler gidenler oldu belki ama aynı inanç devam etti.
Iraz Demir (Kızı): Babam takımca yaptıklarını övmeyi, anlatmayı sevmezdi. Yapar ve onu orada bırakırdı. "Üç sene şampiyon olduk ve ben bunun gururuyla uzun yıllar dolaşacağım" gibi bir düşüncesi olmadı hiç. Hep önüne baktı…
"En güzeli de sporcu olarak hayat disiplini olarak her şeyi babamdan almış olmaktı." -Iraz Demir
6 | Tuzsuz Deli Bekir
Zehra Demir Salar: Burcu dolayısıyla da çift karakterliydi, İkizler ve Yengeç'in tam ortasıydı ama daha çok ikizler karakterini gösteriyordu. Sahada tanınmayacak bir Paidar vardı.
Arzu Demir: Dışarıdaki esprili, sevecen kişiliğini tamamen bırakarak; 'Voleybolcu Paidar' olarak maça giderdi. Orada gözü başka hiçbir şeyi görmüyordu.
Kenan Bengü: Saha içinde kavgacı, hırslı, kazanmak isteyen bir insandı.
Fatih Toptaş: Rakipken hiç bulaşmazdım, onu kızdırmak iyi değildi. Özellikle kaybetmeye yakın olduğu maçlarda çok agresif ve sinirli olurdu. Hakemlerle oynamayı, onları etki altına almayı severdi.
Akın İra (Hakem): Buna katılıyorum ama bir farkla: Benim maçlarımda bunları pek yapamıyordu. Böyle birkaç oyuncum daha vardır. İkimizin arasında özel bir bağ oluşmuştu.
Selim Öztreves: Biz ona 'Tuzsuz Deli Bekir' der, reklamlardaki o karaktere benzetirdik. Sahada deli doluydu. Galatasaray'da beraber tek sezonumuz var, onun dışında hep rakiptik. Kâh biz kazandık kâh o kazandı, yeri geldi filenin altından birbirimize sövdük ama her maçtan sonra istisnasız sarıldık. Tabii on senelik milli takım mazimiz de vardır.
Dünya Baltacıoğlu: Sık sık rakip olsak da milli takımlarda hep beraberdik. Hatta benim oda arkadaşımdı. Her seyahatte ikimiz kalırdık. Antrenörler de öyle uygun görürdü.
Kenan Bengü: Önemli başarılar kazandık milli takımda. Mesela Bursa'da yaşadığımız Bahar Kupası şampiyonluğu vardır Hırvatlara karşı.
Dünya Baltacıoğlu: O zamanlar Bahar Kupası, Akdeniz Oyunları mühim turnuvalardı. Özellikle Akdeniz Oyunları mini olimpiyat gibiydi. Yugoslavya, Yunanistan, İtalya, Fransa… 1987'de gelen Akdeniz Oyunları ikinciliğinde takım kaptanı bendim.
Kenan Bengü: Suriye'deki Akdeniz Oyunları'ydı bu. Paidar, Dünya, Selim, İsmet… Güçlü bir kadroyduk.
Cengiz Tokgöz: İyi bir Galatasaraylı olduğu gibi iyi de bir 'Ay Yıldız'lıydı. Milli takıma büyük hizmetleri oldu.
Nedim Özbey: Hâlâ yurtdışına gittiğimizde, eski antrenörler bana onu soruyor: "Nasıl bir oyuncuydu öyle, nasıl bir sıçrama becerisi vardı?" Hatırlanması beni çok mutlu ediyor.
7 | Patlayan Ampuller
Metin Görgün: Hiçbirimiz çok uzun oyuncular değildik o takımda. Paidar 1.88'di mesela ama muazzam yükseğe sıçrama yeteneğine sahipti. Bu anlamda Türkiye'deki bütün nesilleri üst üste koyun, en iyi iki-üç oyuncudan biridir.
Nedim Özbey: Yazları Enka'nın atletizm pistinden ve halter salonundan çıkmazdı. Minyon, zayıf gibi görünürdü ama inanılmaz kuvvetliydi. Bir gün atletler yüksek atlama antrenmanı yapıyor, yüksek atlama çıtası da orada duruyor. Paidar geldi zıpladı, ayaklarını karnına çekti ve çıtanın üzerinden atladı. "Nedim antrenörlüğü bırakıyorum, böyle adam yok ki bende" demişti atletizm takımını çalıştıran arkadaşım.
Mehmet Çelebi: Zıpladığı zaman çok estetik görünürdü. Yeri geldiğinde öyle sert smaçlar vururdu ki yerden seken top salonun tepe lambalarını patlatırdı.
İbrahim Çelik: Evet, bunu yapardık. Ahmet Gülüm topu hafif içe doğru kaçırırdı, kısa paslarda tavana vurup ampulleri patlatırdık.
Nedim Özbey: Müthiş zekiydi, smacı vurmaya çıktığında zaten planını yapmış olurdu. O son anda görmüş olduğu boşlukları iyi değerlendiren, topu inanılmaz noktalara bırakan bir oyuncuydu.
Iraz Demir: Bana, "Evet, smaçörsün ve kuvvetli smaç vurmak istiyorsun. Top yerden seksin, havalara uçsun istiyorsun ama her zaman buna gerek yok. Yükseğe sıçra ve sahayı izle; neresi boşsa, rakip nereye koşamayacaksa oraya vur" derdi. Yüzde yetmiş kafa, yüzde otuz kuvvetle oynadığı için babam Paidar Demir oldu.
Metin Görgün: Öyle sıçrayan bir adam, dizlerine onca yük binmesine rağmen kendine çok iyi baktı. Voleybolu bıraktığı gün bile aynı eskisi gibi sıçrayabilirdi.
8 | Örnek Sporcu
Arzu Demir: Kendine, özel yaşantısına çok dikkat ederdi. Önüne geçemediği tek şey sigarasıydı. Onun haricinde, örneğin çarşambadan sonra evimize misafir gelemez, biz de dışarı çıkmazdık. Uykusuna, yemeğine dikkat eder, her gün ballı sütünü içerdi.
"Çarşambadan sonra evimize misafir gelemez, biz de dışarı çıkmazdık. Uykusuna, yemeğine dikkat eder, her gün ballı sütünü içerdi." -Arzu Demir
Fatih Toptaş: İnanılmaz… Her maç öncesi o süt ve bal alınır, karıştırılır ve içilirdi. Nerede olursa olsun değişmezdi bu rutin. Sek sütün içine en ufak boy ballardan karıştırdı. Yurt dışına gidiyorsak dahi çantasında olurdu.
Iraz Demir: Sırf o da değil… Tüm kıyafetler bir gece önceden yıkanacak, kurutulacak ve ütülenecek. Asla buruşmaya ve kırışmaya mahal yok. Çantasını da kendisi hazırlardı, annem veya başkası değil.
Arzu Demir: Devlet Opera ve Balesi'nde bale sanatçısıydım. İkimiz de yoğun çalışıyorduk. Mesela bebekken, "Iraz'a biraz baksana" dediğimde hemen "Ben hiç kalkamam, maçım var" derdi. İyi tamam ama benim de temsilim var... Her türlü yardımı yapardı ama maçı varsa tüm konsantrasyonu oradaydı.
Nedim Özbey: Tabii o seviyelerde 41 yaşına kadar sahalarda kalmak kolay mı? Müthiş bir sporcuydu. Hep söylemişimdir, onu belgesel haline getirip gençlere izletmemiz lazım diye.
Metin Görgün: Ben emekli oldum Hürriyet gazetesinde yazıyorum, Paidar hâlâ aktif. Bir maçta kötü oynadı, ben de 'Paidar kötü oynadı' minvalinde bir şeyler yazdım. Ertesi gün aradı beni, "Allah senin cezanı vermesin, böyle yazı mı yazılır?" diye şakayla karışık çıkıştı. Birkaç hafta sonra Avrupa maçında öyle bir oynadı ki eski halinden daha iyi... Bir yazı yazdım, kesin çerçeveletip asmıştır onu. "Neden aramadın?" diye sordum, "O zaten benim hak ettiğim" demez mi?
Iraz Demir: Annem, "Paidar, hadi artık bırak Iraz'ın arkadaşlarıyla oynuyorsun, yapma gözünü seveyim…" gibi bir durumdaydı. Ben hâlâ "Oynasın anne, ne olacak?" diyordum. Onu izlemekten keyif alıyordum.
Kenan Bengü: Oldukça uzun süre voleybol oynadı ki bunun yirmi küsur senesi Galatasaray'da. Gerçek bir Galatasaray efsanesidir...
9 | Galatasaraylı
Nedim Özbey: Paidar'ın olduğu yerde kimse Galatasaray hakkında yanlış bir şey konuşamazdı. Takımının menfaatlerini korumak için her şeyi yapardı. Zaten orada doğdu, orada büyüdü.
Arzu Demir: Galatasaray onun her şeyiydi. Hangi yıl olduğunu unuttum; bir şeylerin sürüncemede kaldığı, başka yerlerden tekliflerin olduğu bir dönem yaşadık. Uzun geceler uykusuz kalmasına rağmen kulübün teklifini bekledi. Başka yerden alacağı paraların hiç önemi yoktu.
Metin Görgün: İtalya'da Bologna ile Avrupa Kupası maçı oynadık. Adamlar Paidar'ı transfer etmek istediler...
Fatih Toptaş: Kendisine ne çok teklif geldiğini ben bilirim ancak hiçbir zaman Galatasaray'dan ayrılmayı düşünmemiştir. Mesela Fenerbahçe'nin teklifini net biliyorum. Hatta kaçırmaya kadar getirdiler işi ama o kendini kurtardı. Netaş'tan da bayağı büyük bir teklif almıştı. Orada da Galatasaraylılığı ağır bastı.
"'Acaba bu kez gidiyor mu?' derdik ama hiç ayrılmadı. Asla bırakmadı Galatasaray'ı." -Gülnur Özfer Görgün
Gülnur Özfer Görgün: Rakipler ne yapar? Şampiyonluğa oynayan takımı bozmak için en iyi oyuncusunu transfer etmek ister. Ankara'dan, Arçelik'ten de teklifler gelmişti. Her seferinde "Acaba bu kez gidiyor mu?" derdik ama hiç ayrılmadı. Asla bırakmadı Galatasaray'ı.
Nedim Özbey: Bilgi işlem mezunuydu. Düşünsenize, hem oynardı hem kulübün tüm bilgi işlem sistemlerini düzenlerdi.
Zehra Demir Salar: Tıpkı babamız gibi kulübü için çok çalıştı, her türlü fedakârlığı yapmıştır.
10 | Takımın Abisi
Arzu Demir: Paidar sporculuğunun son senelerinde aynı zamanda Galatasaray Kadın Voleybol takımının menajerliğini yapmaya da başlamıştı.
Fatih Toptaş: 2000 senesinde bana ısrarla voleybolu bıraktırıp Galatasaray'da antrenörlüğe başlattı. O dönemlerde hem oyuncu hem menajerdi. İlk senesinde kadın takımına Gökhan Edman'ı transfer etti, bana da onun yardımcılığını verdi. Eczacıbaşı'nı, Vakıfbank'ı geçmek zordur, biz o takımların peşinden üçüncü olduk. Sonra Gökhan Edman görevden ayrılınca antrenörlüğe beni getirdi. Ertesi sezon da üçüncü olmuştuk.
Arzu Demir: Bir yandan spora diğer yandan da menajerliğe devam ediyordu. Sonra milli takım için de aynı görevi yapmaya başladı. Dolayısıyla voleybolu bıraktı ama emekli oldu diyemem.
Nedim Özbey: Son milli takım antrenörü bendim, "Ulan beni niye almadın takıma, şurada bir kere daha oynasaydım" diyordu. "O kadar büyük örnek oldun ki bundan sonra benimle beraber çalışacaksın" dedim. Onu erkek milli takımının menajeri yaptık.
"Son milli takım antrenörü bendim, 'Ulan beni niye almadın takıma, şurada bir kere daha oynasaydım' diyordu." -Nedim Özbey
Arzu Demir: 2005 yılında İzmir'de Universiade şampiyonu oldular. Nedim Özbey antrenör, Paidar da menajerdi...
Nedim Özbey: Universiade'da önümüze gelen herkesi yendik, yendik, yendik… Son maçta Japonya'ya 2-0 mağluptuk. Oradan maçı çevirirken bizimki koşarak geldi, "Baba bir şey söyleyeyim mi?" dedi. "Söyle Paidar" dedim ve başladı: "Ulan bu maçı almazsanız Nedim Abiniz de ben de bırakıyorum takımı. Bu kadar şey yaptık sizin için bu maçı bizim için kazanın..." Maçtan sonra tarihimizde ilk defa dünya şampiyonu olduk.
Dünya Baltacıoğlu: Sadece oyunculuk değil yöneticilik vasıfları da vardı. Galatasaray'da Ahmet'le beraber takımın abisi, menajeri, yöneticisi, finansörü gibiydiler. Bu becerilerini hem milli takım hem de kulüp menajeri olduğu dönemlerde tekrar kanıtlamıştı.
11 | Zamansız Veda
Arzu Demir: O günlerde gözündeki problem nedeniyle doktora gittik ve tahliller sonrası MS hastası olduğunu öğrendik. Atak denen birtakım şeyler vardı. Bu olduğunda ona serum ve kortizon tedavisi yapılıyordu. Her gün olduğu iğneleri vardı. Onunla birlikte normal yaşantısını sürdürebiliyordu.
Zehra Demir Salar: Nedense bize bile çok sonra söyledi. Benim nörolog arkadaşım var, ona götürdüm çekilen MR'larını da öyle öğrendik. Etrafındakiler anlamasın diye çaba sarf ediyor, ataklar geldiğinde sağ bacağını dışarı doğru atıp toparlamaya çalışıyordu.
Arzu Demir: Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da hastalık onu çok üzdü. O arada epey kendini çekti ve kopardı. Milli takım menajerliğini bıraktı. Arkadaşlarının çoğuyla görüşmeyi kesti ve içe kapandı.
Dünya Baltacıoğlu: Üzülürüz diye bize de söylememiş. "Yahu ne olacak? Elbette üzüleceğim ama yanında olacağım" dedim öğrendiğimde. Bu konuşmadan 15 gün sonra bir sabah telefon geldi, Pako'yu İzmir'de geçirdiği trafik kazasında kaybetmişiz.
Arzu Demir: Saat 18.30 civarı olmuş kaza. Ne şekilde olduğuna dair hiçbir bilgimiz olamadı. Ya aniden önüne bir şey çıktı ya da dalgınlıkla kontrolünü kaybetti. Pek bilemedik ne olduğunu.
Cengiz Tokgöz: Fotomaç'ta çalışıyordum, Paidar'la röportaj yapmak istedim. "Abi ben şimdi Ege'deyim, dönünce görüşürüz" dedi. Salı günü saat 13.00 için sözleştik. Randevuma gittim, buluştuk ama o hayatta değildi. Maalesef o salı günü cenazesini kaldırdık. Türk voleybolunun en önemli adamlarından birini kaybetmiştik...
12 | Bir Ağaç Gibi
Iraz Demir: İnsanlardan babamla ilgili hep çok iyi şeyler duydum. Babam hayattayken de değilken de hep el üstünde tutulmak demeyeyim ama önemli görüldüm. En güzeli de sporcu olarak hayat disiplini olarak her şeyi babamdan almış olmaktı.
Gülnur Özfer Görgün: Harika bir rol modeldi. İçindeki heyecanı takıma ve ayrıca tribüne de yansıtırdı. "Ben rölantide idare edeyim" gibi düşüncelere girmezdi, karakterine aykırıydı bu.
Metin Görgün: Lider oyuncuydu. En son sayıyı çekinmeden ona atmalısın ki işi bitirsin. Bu nasıl bir ruh hâli gerektirir biliyor musun? Geçmişte yaptığı hataları üstünde taşıyan oyuncu lider olamaz. Eğer Paidar smacını dışarı vurduysa, "Sorumlusu ya Metin ya Ahmet ya hakem ya da başkası" diye düşünmeliydi içinden. Tıpkı diğer büyük sporcular gibi geçmişe takılmazdı.
Arzu Demir: Paidar'ın sporculuk hayatında ne şekilde hareket ettiği, işine ne şekilde değer verdiği, yaşantısını nasıl sürdürdüğü genç sporculara anlatılmalı diye düşünürüm hep. Eşim diye söylemiyorum, gerçekten çok büyük bir voleybolcuydu.
Nedim Özbey: Seyircimiz hâlâ, "Bize bu sevgi senden yadigar, ölümsüz kaptan Paidar" pankartını açıyor. Sanki salonda berabermişiz gibi hissediyorum. Kimi zaman kazandığımız maçları ona armağan ediyoruz, "Paidar'a oynadık" diyoruz.
Zehra Demir Salar: Ölümünden sonra bir şeyler yapmak istedik. Dünya (Baltacıoğlu) bize yardımcı oldu bu konuda, Ataşehir'de adına güzel bir fidanlık oluşturduk.
Dünya Baltacıoğlu: Mermerden bir kaide yaptırıp üstüne hikâyesini yazdık, kara kalemle çizilmiş resmini koyduk.
Nedim Özbey: Oraya ekilen binlerce ağaç şimdi orman olmuş tabii. Her gün önünden geçmeden, ona dua etmeden antrenman salonuna gidemiyorum.
Dünya Baltacıoğlu: Ayrıca ligin en çok gelişme kaydeden oyuncusuna, 'Paidar Demir Özel Ödülü'nü veriyoruz. Gençler onu pek bilmez ama anlatmaya çalışıyoruz.
Metin Görgün: Milli takımda bir grubumuz vardı: Ben, Paidar, Ahmet, Kenan, Dünya, Selim... Biz bu grubu Paidar'ı kaybetmeden evvel pek algılayamadık, sık görüşmüyorduk. Onun vefatından sonra hiç aksatmadan her ay sabit bir günde Paidar yemeği yiyoruz. O beş kişi, kâh gülüyoruz, kâh ağlıyoruz. Çünkü biliyoruz, birbirimizi ıskalamamamız lazım. Öyle temiz dostluklarla yürüyen bir dünyadan geldik ki…