Platform

8 dk

Megan Rapinoe'nun otobiyografisi, Amerikan Rüyası'nı bir saha ve top üzerinden anlatan o tipik eserlerden değil. Daha çok bir aktivizm çağrısı.

28 Haziran 2019 akşamı Megan Rapinoe, Parc des Princes'i dolduran 45 bin seyircinin karşısında kollarını açıp pozunu verdiğinde, yılın spor fotoğrafının altında o gün, o stadyumda bulunan fotoğrafçılardan birinin adının yazacağına şüphe yoktu. Paris, ânı ve sonsuzluğu aynı karede yakalamak için birer nişancı ciddiyetiyle hedefine odaklanmış fotoğrafçıların rekabetine sahne olurken üç haftalığına askerlik için birliğime teslim olmak üzere İzmir'e uçuyordum.

33 yaşındaki Rapinoe, ABD'nin en popüler futbolcularından biri olarak kariyerinin üçüncü Dünya Kupası'nda mücadele ediyordu ama dünyanın büyük bir bölümü, bu isimle yılın fotoğrafından birkaç gün önce tanışmıştı. Twitter'da viral olan bir videoda Rapinoe, gazetecilere Beyaz Saray'ı ziyaret etmeyeceğini söylüyordu, annesinin tasvip etmediği bazı sözcükleri de kullandığı her zamanki üslubuyla. Aslında bir ay önce Alex Morgan, TIME dergisine verdiği röportajda aynı şeyi söylemiş ama toplumsal bir infial yaratan, takım arkadaşı Rapinoe olmuştu. Belki de kitlelerin ve Amerikan başkanının dikkatini çekmek için, bu üsluba ihtiyaç vardı. Donald Trump, şu anda kullanamadığı Twitter hesabına giriş yaptı ve her zamanki ölçüsüz cümlelerinden biriyle Rapinoe'yu suçladı. Ülkenin kadın futbol milli takımını memnuniyetle makamında kabul edeceğini ama önce KAZANMALARI gerektiğini söylüyordu.

Telefonumu nizamiyedeki memura teslim etmeden önce ufak bir Twitter gezintisi yapıp yılın fotoğrafına rastlayacak kadar şanslıydım. Rapinoe herkesin gözlerini çevirdiği sahnede Trump'a yanıtını vermek için yalnızca beş dakika beklemişti. Ok vurdu hedefini, yaydan çıktığı anda. Fotoğrafın etkisi hızlı, çarpıcı ve tartışma götürmezdi. Gelgelelim, Trump gibilerinin temsil ettiği dünyanın değerler bütününde, bir kadın futbol takımının meşruiyet kazanması için Dünya Şampiyonu olması bir önkoşuldu.

Ve ne yazık ki bu yolculuğun geri kalanına şahit olamayacak, haberleri ancak üç hafta sonra alabilecektim. Rapinoe, finalde de takımının ilk golünü attı ve ikinci kez pozunu vererek, kadın futbolunda yeni bir cüret çağını açtı. Bu maçın üzerinden geçen 18 ayda bir gey ikonuna ve ilham verici bir sivil toplum aktivistine dönüştü. Ve son olarak, gölge yazar Emma Brockes ile birlikte kaleme aldığı otobiyografisi One Life, kitapçıların raflarında görünmeye başladı.

2012 yılında, milli takımın önemli oyuncularından biriyken açılma kararı alması, Rapinoe'nun aktivizminin miladı olarak görülebilir. Otobiyografisinde, 2010'da evlilik eşitliği konusundaki tartışmaların hararetlenmesiyle yeni bir bilinç düzeyine ulaştığını ve harekete geçmek zorunda hissettiğini yazıyor. Bu kararından hâlâ gurur duymakla beraber aktivizm hayatının ilk büyük hayal kırıklığını da burada yaşıyor: "Neden kimsenin beni takip etmediğini anlamakta güçlük çekiyordum. Herkesin kendisi için uygun bulduğu zaman çizelgesine saygı duymalıyız elbette. Bununla birlikte, bugün insanlar hâlâ gey oldukları için şiddete uğruyor, yetmişten fazla ülkede bu sebeple hüküm giyiyor ve en az on ülkede ise bu yüzden idam ediliyorlar. Hani artık işleri biraz hızlandırsak mı diyorum."

2016'da siyahların uğradığı polis şiddetine tepki olarak sahada diz çöken Colin Kaepernick'e destek veren ilk beyaz sporcu olduğunda ise Rapinoe ilk kez büyük bir bedel ödüyor. Milli takım kadrosundan çıkarılmasına varan süreçte, kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissediyor ama geri adım atmayı asla düşünmüyor. Üstüne üstlük, aynı yıl, dört takım arkadaşıyla beraber ülke futbol federasyonuna ücret eşitliği talebiyle dava açarak (galip çıkacağı) yeni bir hak mücadelesine girişiyor.

"Colin'in protestosunu güdüleyen politik duruş, benim yalnızca aşinalık duygusuyla bağlı olduğum bir şey değildi. Colin'in hissettiklerinin aynısını ben de hissettim, kendi üslubumca. Bayrağa baktığında, onun senin özgürlüklerini korumakla ilgilenmediğini görmenin ne demek olduğunu iyi bilirim." Dünya Kupası'ndan önceki gece saçlarını pembeye boyamak gibi 'fevri' kararlar alabildiğini ama cinsel kimliğini açıklamasının ya da Kaepernick'in yanında saf tutmasının fevri bir yanı olmadığını, tüm bu kararların aciliyet taşıdığından emin olduktan sonra aksiyon aldığını söylüyor.

Rapinoe, hayranlarına gerçek hayatının neye benzediğiyle ilgili bir kapı açacak ya da başarılı bir sporcuyu mümkün kılanın ne olduğuna dair bazı müphem sırlar verecek bir kitap yazmayı amaçlamıyor. Son bir aktivizm çağrısı için, platformunu biraz daha yükseğe taşıyacak yeni yollar arıyor. Sonsözde, müesses nizamın ne kadar kırılgan olduğu gerçeğinin altını çizen COVID-19 sonrası belirsizlik aylarının ve Greta Thunberg gibi çocukların yaptıklarının, içini ümit duygusuyla doldurduğunu söylüyor. Kitabın yayıncısı Ann Godoff, kırklı yılların sonunda doğmuş bir gey olarak, "Bu kitabı 13 yaşındayken okusaydım, hayatımı bir parça da olsa değiştireceğinden eminim" diyor.

Evet, Rapinoe'nun sözlerinin çoğunlukla böyle bir gücü haiz olduğunu söylemek mümkün. Kitabı okurken, ben de kısa bir süreliğine Bornova'daki jandarma tugayına geri dönüyorum. Rapinoe'dan haber alamayacağımdan eminken beklenmedik bir şey oluyor ve bir hafta sonu izninde, ranzanın üst katında radyoyu kurcalarken onun ismine rastlıyorum. Bağlantının ucundaki ses, ABD'nin şampiyonluğunu değerlendiriyor ve Rapinoe'nun Trump'a meydan okuduğu gol sevincinden -neredeyse sitayişle- bahsediyor. 2016'daki Rapinoe, bu günleri göreceğini hayal edebilir miydi? Bazen sadece aciliyet duygusuyla içindeki sese kulak vermek, beklenmedik şeylere yol açabiliyor.

Socrates Dergi