Sınırlara Ulaşmak

13 dk

Emre Sakcı, kendi sınırlarına ulaşmak için çıktığı yolculukta olimpiyat oyunlarına kadar uzandı. Milli yüzücüyle 2020 Tokyo öncesi buluştuk.

Üst üste gelen başarılarla uluslararası arenada adından sıklıkla söz ettiren Emre Sakcı, yoğun bir tempoyla olimpiyat hazırlıklarına devam ediyor. Kısa Kulvar Avrupa Rekoru'nun da sahibi olan Fenerbahçe Spor Kulübü yüzücüsü, 2020 Tokyo'da 100 metre kurbağalamada mücadele edecek. Emre, yorgunluğuna aldırmadan, antrenman çıkışında bize zaman ayırdı ve İzmir'deki evinden güler yüzüyle bağlanıp eğlenceli bir sohbetin kaynağı oldu.

Seninle Ekim 2020'de röportaj yaptığımızda Uluslararası Yüzme Ligi yarışları için Budapeşte'de bir oteldeydin. Bir hafta sonra da 25.50 saniye ile Kısa Kulvar Avrupa Rekoru kırdın. Rekordan başlayalım mı?

Gurur vericiydi. Üçüncü Avrupa rekorumun İzmir'deki depreme denk gelmesi, o zor günlerde bir nebze pozitif bir gelişme oldu. Yarıştan önce böyle bir şey hesaplamamıştım ama yapabileceğimi her zaman biliyordum. Su çekişini nasıl yapacağım, kolum nereye kadar uzanıyor, bunları düşünüyordum. Aslında milisaniyelik etkenlerden bahsediyorum. Varışa geldikten sonra bir an önce en iyi dönüş ve sonra hatta kalmaya çalışmak. Hislerim o yöndeydi. Kendi işine bak. Elinden geleni yap. Önemli olan en iyi performansı hatasız bir şekilde ortaya çıkarmaktı. Artık derecem kaç çıkarsa çıksın, kaçıncı olursam olayım, yapabileceğimin en iyisini yapmak istiyordum. O da Avrupa rekoru oldu.

Avrupa Şampiyonası'ndan sonra bu yarışlar da sana özgüven kaynağı oldu mu?

Kesinlikle. Bu boyutta olmasa bile bundan önce de birçok başarı elde etmiştim. Ama o özgüveni yönetebilmek de çok önemliydi. İçi dolu bir özgüvene sahip olmak ve bu özgüveni olumlu bir unsura dönüştürmek, başarının devamını getirebilmek için de önem taşıyor. Başarının etkisi bir süre devam ediyor ve sonra azalıyor.

Türkiye'ye döndüğünde sana olan ilginin yoğunluğu değişti mi?

Geri döndüğümde çok iyi tepkiler aldım. Bu başarı imkânlar açısından faydalı oldu. Çok sayıda sponsorluk teklifi geldi. Doğru partneri seçmek önemliydi. Aklımıza yatan bir iş birliği olmasını istiyorduk. Abdi İbrahim, ciddi bir vizyonla ve misyonla bu işe dahil oldu. Bana en iyi koşulları sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Arkamda böyle bir gücü hissetmek çok ciddi bir rahatlık ve özgürlük veriyor bana. Genel ilgi ise biraz havai fişek gibi. Başarının hemen ardından yoğun oluyor, belli bir yere kadar devam ediyor, ondan sonra azalıyor. Doğrusu biz sporcular, biraz daha gündemde olmak istiyoruz. O günlük heyecana dahil olmak istiyoruz. Aslında o durum büyük bir baskıyı beraberinde getiriyor ama amatör branşlarda yine de öyle bir ilgi isteniyor. Yine de isim olarak biraz daha fazla biliniyorum artık. Adımı söyleyince "Aaa, o sen misin?" diyorlar ama sokakta "Aaa, Emre geçiyor" tepkileriyle henüz karşılaşmıyorum. O yarı ünlüler olur ya, "Adı neydi bunun?" dediğin, işte onlar gibiyim şu an.

Pandemi etkisi daha da ağırlaşarak devam etti o süreçte. Antrenmanlarına yine İzmir'de mi devam ettin? Yoksa farklı çözümler bulmak zorunda kaldınız mı?

Pandemi sürecinin başında bir süre havuzlara girme konusunda sıkıntı yaşadık. Daha sonra ise Yüzme Federasyonu ve Spor Bakanlığı, önce milli sporculara, sonraysa tüm lisanslı sporculara havuzları açtı. O günden sonra herhangi bir havuza gittiğimizde sorunla karşılaşmadık. Gelgelelim İzmir'de uzun kulvar havuz olmadığı için çok sayıda kampa gidip gelmek durumunda kaldık. Bu sezon tahmini olarak otuza yakın kampa gittim. Pazartesi Antalya'ya kampa gidip cuma ya da cumartesi İzmir'e dönüyordum. Pazartesi tekrar gidiyordum. Çok yoğun bir tempoydu.

Dahası, ben evcimen bir insanım. Düzen severim, evimde kalmak isterim. Bu düzeni bozup sürekli olarak her hafta kampa gidiyorum. Bu durumun elbette psikolojik ve sosyal bir ağırlığı oluyor. Türker Abi'yle (Oktay) çok iyi anlaşıyor olmamız büyük bir avantaj. Bu süreçte ikimiz de evimizden ayrı kaldık, sosyal hayatımızdan ve pek çok şeyden fedakârlık yaptık. Hem fiziksel hem de mental olarak geçirdiğim en zor sezondu.

Aşı

Bakanlığın bir aşı çalışması var. Aşı zorunluluğu yoktu oyunlar için şu ana kadar. Ben zorunluluk olabilir diye ilk dozu oldum. İkinci doz aslında gitmeden birkaç gün önceye denk geliyor ama kolda biraz ağrı yaptığı için dönünce olacağım. Yüzücü olarak kolumda ağrı olması riskini göze almam zor.

2020 Tokyo'yla ilgili belirsizlik yakın zamana kadar devam etti. Hâlâ da Japonya'da itirazlar sürüyor organizasyona. Bu süreçte zihinsel açıdan nasıl bir dönem geçirdin?

Aslında zor olmadı. Haberleri çok takip etmedim, duyduklarımı da çok dikkate almadım. Çünkü yapılacağını tahmin ediyordum. Uluslararası Yüzme Ligi, dünya şampiyonası ve Avrupa şampiyonası gibi birçok turnuva yapıldı. Bunlar yapılırken olimpiyatın yapılmaması, oyunlara çok ciddi zarar verirdi. En başından beri bir yıl ertelemeyle olacağını düşünüyordum.

Olimpiyat Oyunları'nın en büyük simgelerinden biri şenlik havasında müsabakaları izleyen seyircilerin yarattığı atmosferdir. Tokyo'da yurtdışından seyirci gelemeyecek ve daha kısıtlı bir atmosfer olacak. Bu bir sporcuyu nasıl etkiliyor?

Yüzerken pek bir şey duymuyorum. Belki biraz korna sesleri kulağımıza çalınıyor ama ona da çok takılmıyorum. Ciddi bir fark olacağını düşünmüyorum. Ama oraya çıkarken o alkış, o ambiyans bir fark yaratıyor. Suya atlayana kadar işin gerginliğini veren kısım biraz daha sakin geçebilir. Bir açıdan avantaj dahi olabilir bu. Ama yüzerken pek bir değişiklik yaratmıyor.

"'Kariyer hedefin ne?' diye sorulduğunda da hep şunu söylüyorum: Vücut sınırlarımı, limitlerimi bulmak."

"'Kariyer hedefin ne?' diye sorulduğunda da hep şunu söylüyorum: Vücut sınırlarımı, limitlerimi bulmak."

Yine Tokyo'da Covid-19 önlemleri gereği sporcular için bir kurallar listesi oluşturuldu. Bu konuda sizinle iletişime geçildi mi?

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, kurallara dair bir kitapçık paylaştı. O kitapçığı inceledim. Dışarıdan yiyecek söyleyemiyorsun, dışarı hiçbir şekilde çıkamıyorsun. Maskesiz bir yere gidemiyorsun. Sadece kendi takımınla oturmak zorundasın. Biraz can sıkıcı tabii ama gideceğiz, geleceğiz, işimizi yapacağız.

Adam Peaty kurbağalamada en kariyerli isim. Onu ve diğer önemli rakiplerini analiz edip antrenörün Türker Oktay'la beraber özel çalışma yapıyor musunuz?

Destek

Amatör sporlarda tüm masrafları çocukluktan itibaren en başta aile karşılıyor. Sonrasında takımın desteği beni güçlü kıldı. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün desteği benim için çok değerli oldu. Bu bir ekip işi ve ekibin de bir maliyeti var. Akabinde Abdi İbrahim'in sponsorluğu ile kendimi daha güvende hissettim. Diğer konulardaki endişelerim azaldığı için sadece işime daha çok konsantre olabildim. İşimi daha iyi yapma şansım oluyor artık.

Övünmeyi sevmem ama bu kez övünerek bir şey söyleyeceğim. Rakiplerimle ilgili bir çalışma yapmıyorum. Analiz yapması gereken onlar. Çünkü olimpiyatta 100 metre kurbağalamaya katılacak olanların çok ciddi bir rakibi var. Ben kendi performansıma odaklanıyorum. Sonuç iyi ya da kötü olabilir. Tarihimizde henüz yarı final dahi yok ancak bu önemli değil. Rakiplerime göre bir çalışma yapmıyorum çünkü benim hedefim belirli bir derece. Bir 'hedef zaman' için antrenman yapıyoruz, bütün odağım o.

Ben vücudumu o seviyeye çıkarıp işimi en iyi şekilde yapmaya konsantre oluyorum. "Kariyer hedefin ne?" diye sorulduğunda da hep şunu söylüyorum: Vücut sınırlarımı, limitlerimi bulmak. Belki de vücut limitim 58.50'dir. Olabilir. O nedenle ben o limiti bulmaya çalışıyorum. Hangi noktaya ulaşabilirim, ona odaklanıyorum. Yoksa kimi geçmişim, kime geçilmişim, bu gibi şeylere dikkat etmiyorum.

Beş-altı ayda bir 'taper' (form zirvesi) ayarı yaptığından bahsetmiştin daha önce. 2020 Tokyo'ya doğru taper'ı nasıl bir programla ayarlamayı planlıyorsunuz? Bir yandan Türkiye'ye nazaran çok farklı bir saat diliminde ve hatta gün içi seans değişikliği ile yarışlar yapılacak. Buna özel çalışmalar yapıyor musunuz?

Türker Abi'yle birlikte görev bölümümüzü yaptık. Bu konuda onun yönlendirmeleriyle ilerliyorum. O antrenmanı yazıyor. Tüm detaylarıyla düşünerek bir düzenleme yapıyor. Sonra da benimle paylaşıyor ve uygulamaya geçiyorum. Elbette geribildirim vermem gereken yerlerde, fikirlerimi söylüyorum. Ama onun dışında antrenmanın teknik detaylarına çok dahil olmuyorum. Türker Abi zaten rüştünü ispatlamış bir antrenör. Birlikte pek çok başarıya ulaştık. Saat dilimine uyum sağlayabilmek içinse oraya birkaç gün önce gidip metabolizmayı o saat dilimine alıştıracağız. Buradayken de uyku saatimi birkaç saat önceye alarak uyku düzenimi oraya göre ayarlamayı düşünüyorum. Ama temelde, iyi hazırlandığınız zaman farklı şartların sizi yıldıramadığını birçok kez tecrübe ettim.

Son dönemde beklentiler iyice arttı. Senin 2020 Tokyo hedeflerin neler? Tabii sonrası da önemli olacak, burada her şey bitmiyor.

Benim hedefim sınırlarıma ulaşmak. Bu bedenin sınırları nedir, bunu çok merak ediyorum. Bu yolculuğumun başlamasının kaynağı biraz bu. Sınırlarımın da üst seviyede olduğunu düşünüyorum. Bu neresi olur, onu kestirmek zor ama o noktayı görmek istiyorum.

Henüz tarihimizde yarı final yok. İlk 16'ya girebilmiş bir sporcumuz yok. İlk 16 olabilir gibi görünüyor. İlk onu başarıp sonra finali zorlamak istiyorum. Olimpiyat özelinde elbette insanlar somut şeyler duymak istiyor ve söylediklerimden çok tatmin olmayabiliyor. Ama ben elimden gelen en iyi performansı orada göstereceğim. Daha önce de söyledim. Benim ana hedefim olimpiyatta duvara dokunduğumda içimin rahat olması, "Ben bu performanstan daha iyisini sergileyemezdim zaten" diyebilmek. Derece ne olursa olsun, benim için asıl önemli olan o iç huzura ulaşabilmek.

Anne & Oğul

Annem, evlere şenlik harika bir kadın. Annem olmasa olmazdı. (Emre bunu derken "Sen dinleme" diye sesleniyor annesine.) Ben böyle konuşunca sonra şımarıyor. Gerçekten şaka bir yana, onun koşulsuz şartsız desteği beni bugünlere getirdi.

Özlem Sakcı: Bir şeyler söylemek isterim. Geçenlerde yemek yiyoruz. Televizyon da açık. Gazlı içecek reklamı çıktı. Emre o reklama öyle bir iç geçirerek baktı ki kanalı değiştirmek zorunda kaldım. Emre'nin olduğu ortamlarda, gazlı içecekler ya da tatlı gibi şeyleri sofraya koyamıyoruz.

Emre: Geçen gün pasta gömdüler önümde, şimdi şov yapıyor burada. (Gülüyor.)

Özlem Sakcı: 23 yaşında bir çocuk sonuç itibarıyla ve bunlardan kendini mahrum bırakıyor. Anne olarak bunları görmek tabii ki üzüyor. 23 yaşında yaşayabileceklerini düşünüyorsunuz, arkadaşlarımın çocuklarına bakıyorum, bir onların yaşadığı hayata, bir de dönüp Emre'nin yaşantısına bakıyorum ve bazen üzülüyorum.

Emre: Önümüzdeki yıllarda ben de açığı kapatacağım. (Gülüyor.)

Özlem Sakcı: Yine de bir anne olarak onun yiyip içemediklerine özlemle bakması beni üzüyor. Tabii bir yandan da onun yaptıklarıyla çok gurur duyuyor ve mutlu oluyorum.

Socrates Dergi