
Afili Rutin
19 dk
"Dönüşü daha önce ne antrenmanda denemiş ne de çalışmıştım. Fikir bir anda kafamda belirivermişti çünkü o an için bulunduğum durumun en iyi çözümüydü." Johan Cruyff, futbol tarihinin en ikonik hareketlerinden biri olan Cruyff Dönüşü'nü otobiyografisinde bu sözlerle anlatmıştı. Büyük yetenekler, genelde saha içinde buldukları ani ve şık çözümler ile diğerlerinden ayrıldılar. Bazıları da o çözümleri defalarca tekrar edip kendi imzaları haline getirdi. İşte o 'bazıları' arasından ancak yirmisine yer verebildiğimiz imza hareketler ve uygulayıcıları...
Skyhook & Kareem Abdul-Jabbar
Kareem Abdul-Jabbar posteriniz oldu mu? Aksiyon çoğunlukla aynıdır; sağ ya da sol eli çengel vaziyetinde, normal bir insanın ulaşamayacağı bir noktada topu elinden çıkarmaktadır… Yüzü potaya dönük ve vücudu da kollarıyla orantılı bir şekilde rakibini kontrol eder… Hook, NBA'in ilk büyük yıldızlarından George Mikan'ın ya da diğer uzunların da kullandığı bir atıştı ama oyununu tamamen hook üzerine kuran isim Kareem oldu. Henüz beşinci sınıfta yaşça kendinden büyüklerle oynarken blok yememek için kullandığı hook'u 'Mikan Drill' ile şekillendiren ve kolej yıllarında kendisinin hızını kesmek için konulan 'smaç yasağı' ile en büyük silahı haline getiren Kareem, bugün bile lig tarihinin en çok sayı atan ismi konumunda. Skyhook'un neden artık kullanılmadığı sorusuna ise şu cevabı veriyor: "Ben kullandığımda bile modası geçmişti. Artık genç basketbolculara seksi gelmiyor…"
Karelin Kaldırışı & Aleksandr Karelin
En büyük sporcular bile Aleksandr Karelin'in yaptıklarına bakıp iç geçirebilir ve hiç de haksız olmazlar. Zira grekoromen güreş efsanesi 13 sene maç kaybetmediği gibi serisinin ikinci altı yıllık sekansında rakiplerine tek puan dahi vermedi. 2000 Sidney'deki şok Rulon Gardner mağlubiyetiyle biten öykünün sembol hareketi ise 'Karelin Kaldırışı'ydı. Bu kaldırışın temelinde Rus güreşçinin meşhur acı kuvveti vardı. Rakibi karın bölgesinden kavrayıp havada çevirdikten sonra yere yapıştırmak şeklinde vuku bulan beş puanlık hareketi uygulayabilen tek süper ağırsıklet de bizzat Karelin'in kendisiydi. Eski olimpiyat şampiyonu Jeff Blatnick'e göre, Karelin'e karşı mindere çıkan 130 kiloluk rakipler için bu duruma maruz kalmamak birincil amaçtı. Başarısız olup yerden kesilenler de artık olası bir sakatlıktan kaçınmak için çabalıyordu.

Fosbury Atlayışı & Dick Fosbury
Scissors, Straddle, Western Roll… Dick Fosbury, yüksek atlamada o dönem için kullanılan bu üç stilde de vasat hatta başarısız bir sporcuydu. Daha sık kullandığı straddle (barın üzerinden yüzüstü atlama) ile olimpiyata katılması bir yana yerel organizasyonlarda dahi başarıdan uzaktı. Fakat 1963'te henüz lisedeyken kendi stili üzerine çalışmaya başladı ve onu geliştirerek 1968 Olimpiyat Oyunları için barajı geçmeyi başardı. Bara yaklaşmaya başlayınca sırtını dönüyor ve sırtüstü vaziyette barı geçiyordu. 20 Ekim 1968'de Mexico City'de üçüncü hakkında 2.24 ile hem ABD hem de olimpiyat rekorunu kırdığında yöntemi, 'Fosbury Flop' (Fosbury Düşüşü) adıyla literatüre geçmişti. Dick Fosbury, branşının gidişatını değiştirmişti. 1976'dan sonra yüksek atlamada altın kazanan sporcular, Fosbury'nin izini takip edecekti…
Panenka Penaltısı & Antonin Panenka
"Alman kanallarında maçlarım yayımlanmıyordu. İyi ki de öyleymiş yoksa Alman futbolcular nasıl vuracağımı bilip kaleciyi uyarabilirdi." Çekoslovak Antonin Panenka'nın 1976 Avrupa Şampiyonası Finali'nde takımına kupayı kazandıran penaltısı, futbol literatürüne 'Panenka Penaltısı' olarak geçti. Bohemians Prag'dan takım arkadaşı, kaleci Zdenek Hruska ile idman sonrası iddialaşmalarında daha fazla kaybetmemek için bu vuruşu planlayan orta saha oyuncusu, önce Hruska daha sonra da ligdeki diğer kaleciler üzerinde bu vuruşu 12 kez denedi. Topun altına girip hafifçe topu kaldıran ve köşeye bir vuruş bekleyen kalecileri avlayan Panenka'nın en ünlü kurbanı ise 1976'daki finalde Batı Almanya kalesini koruyan Sepp Maier olacaktı. Penaltı, ilerleyen yıllarda Totti, Pirlo ve Zidane gibi yıldızların da başvurduğu bir seçeneğe dönüşecekti…
Biles II & Simone Biles
Artistik jimnastik sporcularının literatüre isimleriyle anılan hareket ya da teknikler geçirmeleri alışılmadık bir şey değil. Akla hemen Korbut Saltosu, Yurchenko Stili gibileri gelebilir, bu örnekler kolaylıkla çoğaltılabilir. Dolayısıyla Simone Biles düzeyinde bir fenomenin kendi adını taşıyan birkaç harekete sahip olması gayet normal. Çağımızın jimnastik süper yıldızı; yer hareketlerinde, denge aletinde ve atlama masasında 'Biles' hareketlerini çoktan patentlemişti. 2019 senesinde yerde gerçekleştirmiş olduğu 'Biles II' ise onun fiziksel sınırları hiçe sayma hususunda ne denli ileri gidebileceğinin son kanıtıydı. Tarihte 'Triple Double'ı deneyen ve tamamlayan ilk kadın olan Biles'ın yaptığı şey kısaca şuydu: Geriye iki takla, yere inmeksizin üç burgu ve kusursuz bitiriş. Yazması, yapmasından çok daha kolay...

Fadeaway & Michael Jordan
"Michael'ın ofansif açıdan en zayıf yönü şutuydu. Kuşkusuz kolejden sonra bile insanların yapamazsın dediği şeylerde ustalaşmak onun işiydi. Bunun da üstesinden şut atarak geldi. Şut, şut, şut, devamlı…" Phil Jackson, Michael Jordan'ın jump shot'larının doğuşunu böyle anlatıyordu. Jordan bunları yaparken boyalı alanda ya da orta mesafede rakiplerini ekarte edip şut pozisyonu hazırlamak için türlü numaralar kullandı. Zarif fake'ler, hızlı ayak oyunları… Ama en ikonik fotoğrafları ya smaçlarından ya da fadeaway'lerinden çıkmıştı. Özellikle kariyerinin ikinci yarısında sık kullandığı post oyununda, yüzünü potaya döndüğü anda dili dışarıda ve rakibinden kaçarak attığı şutlar, Jordan'ı özetleyen anlardan oldu. Ondan önce de sonra da kullanılan bir silah olsa da fadeaway dendiğinde Jordan'ın akıllara gelmesi olası bir durum. Ama gayet seksi bir stil olmasına rağmen artık bu hareketin de modası geçti, özellikle de orta mesafede... Oyun değişti ve şutörlerden beklenenler iki sayılık jump shot'lar yerine üçlük bombardımanları…
Backhand Slice & Steffi Graf
377 hafta 1 numarada kalmak, 22 Grand Slam kupası ve 1988'de olimpiyat altınıyla kombine edilen dört slam zaferi… Steffi Graf'ın dopdolu CV'si onu hâlâ "Tarihin en iyi tenisçisi kim?" sorusunun cevapları arasına taşıyor. Peki Graf'ın kort üstündeki en güçlü özelliği neydi? Buna herhalde, kendisine 'Bayan Forehand' lakabını kazandıran vuruştan başka yanıt vermek zor. Ancak Alman efsanenin ikonik backhand slice'ından (kesme) bahsetmeden geçmek de haksızlık olacaktır. Fileye rahat yaklaşmasını ya da dev forehand'i için adımlama süresi üretmesini sağlayan alçak backhand slice, Graf'ın imzasıydı. Ralli içinde topspin backhand'ini çok nadir kullanmasının nedeni de o kanatta sahip olduğu slice opsiyonuydu. Bu vuruş aynı zamanda Graf'ın kort üstü zarafetinin tamamlayıcı unsurlarındandı.
.jpg)
Diving Interception & Troy Polamalu
Oyunu okumak… Birçok sporda ayırt edici ama çok az sporcunun sahip olduğu bir özellik. Amerikan futbolu tarihinin en iyi savunmacılarından biri olarak gösterilen Polamalu da bu azınlığın mensubu. Steelers'ın strong safety'sini daha da özel kılan ise atletizmiydi. 'Tazmanya Canavarı' lakabını alan Polamalu için Patriots koçu Bill Belichick şunları söylüyordu: "Onun nerede olduğunu bilmiyorsanız o sizi bulur." Gerek oyun kurucular gerekse pası alan oyuncular üzerindeki baskısı ile rakibi hataya zorlayan Polamalu'nun icraatlarını gerçekleştirirken kendine has yöntemleri de vardı. Bunların belki de en afilisi yerle temasına birkaç santim kalan topu uçarak tek elle yakalaması ve takımına hücum şansı kazandırmasıydı. Sık sık denediği uçarak müdahalelerinin en hatırlananları 2008'de San Diego Chargers ve Philadelphia Eagles maçlarındakilerdi…
Sualtı & Michael Phelps
Olimpiyat tarihinin en çok madalya kazanan sporcusu, fiziksel olarak âdeta sporunu icra etmek için yaratılmış: Kendisinden 10 cm uzun birinin üst gövdesine ve kollarına sahip oluşu, yüzme için mükemmel sayılabilecek kısa bacakları, büyük ayakları, eklem yapısı ve ciğer kapasitesi… Dolayısıyla Michael Phelps'in birçok stilde başarılı olmasında kazanma arzusu ve iş etiği kadar fiziksel anomalilerinin de payı var. Phelps'in, her biri dünyanın en iyilerinden olan rakiplerine mutlak üstünlük sağladığı noktalardan birisi de suyun altı. Öyle ki Phelps yaptığı dönüşlerin bazılarında kurallar izin verdiğince (15 metre) suyun altında kalıyor ve 'Dolphin Kick' adı verilen ayak tekniğini kusursuz icra ederek avantajını büyütüyor. Suyun altında yüzeydekinden daha süratli yüzmesi de zaten haksız olan rekabeti biraz daha haksız kılıyor.
Marsilya Ruleti & Zinedine Zidane
Zinedine Zidane'a ilk baktığınızda alışılmış zarif 10 numaralardan olduğunu düşünmeyebilirdiniz. Ama topu ayağına aldığında alametifarikasını anlamanız uzun sürmezdi. Kaleciden gelen degajı yarım dokunuşla önüne alabilen, oyun zekâsı ile sahada muazzam çözümler bulan bu yeteneği izlerken, tarihin en büyük 10 numaralarından biri olduğu kanısına varmak zor değildi. Tıpkı Socrates'te olduğu gibi Zizou'nun da uzun bacakları top kontrolünün daha estetik görünmesine katkıda bulunuyordu. Rakip ablukasından çıkmak için kullandığı Marsilya Ruleti de bu estetik gösterilerden biriydi ve ona ait olmasa da onunla özdeşleşmesinde bu ahengin etkisi vardı. Daha önce Yves Mariot ve Maradona'nın da uyguladığı 'rulet' hareketi, Zizou'nun stiliyle birleşince 'Marsilya Ruleti' adını almıştı. Dönüşü Zizou'dan sonra da uygulayanlar oldu. Ama hâlâ o zarafeti göremedik…
Sıçrayarak Smaç & Pete Sampras
Gael Monfils'in havada 360 derece dönerek yaptığı smaç muhtemelen bir süre daha tenis tarihinin alanındaki en spektaküler hareketi olarak anılacak. Ancak tenisçilerin şimdikinden sık fileye gittiği, daha fazla vole türevi gördüğümüz günlerde bu vuruşun bazı öncülleri vardı. Seksenli yıllarda, bir başka Fransız Yannick Noah'ın zaman zaman sıçrayarak vurduğu smaçlar meşhurdu. Havadan gelen topu zıplayıp, servis benzeri kafa üstü vuruşla puana çevirmek işini mükemmelleştiren ise Pete Sampras oldu. 14 kez Grand Slam şampiyonunun tamamıyla hücum odaklı cephaneliğinde, başarı yüzdesi yüksek smaçların müstesna bir yeri vardı. Tabii o esnada verdiği estetik fotoğraflar da hafızalardan hiç çıkmadı. 'Pete Sampras Smacı' günümüzde başka oyuncular tarafından nadir de olsa uygulanıp gözlerin pasını siliyor...
Dream Shake & Hakeem Olajuwon
"Yazın Hakeem'le çalıştı." Bir dönem NBA oyuncuları için önemli bir göstergeydi bu cümle. Hazırlık kampı döneminde Hakeem Olajuwon'la özel idman yapanların ofansif yelpazesine yeni boyalı alan oyunları eklemesi beklenirdi. Bunu başaranlar oldu ama hiçbiri ondaki büyüyü hissettirmedi. Kolej basketbolunun önemli isimlerinden Pete Newell'ın "Bir uzunda gördüğüm en iyi ayak hareketi" diye tanımladığı 'Dream Shake' Hakeem'i oyun tarihinin en zarif isimlerinden biri yapmıştı. Nijerya asıllı efsane pivot, eski bir kaleciydi ve bu ayak oyununu futboldan basketbola adapte ettiğini defalarca tekrarladı. Alçak post'ta iri cüssesi ve hızlı ayak hareketleri birleşince ortaya çıkan ahenk, birçok basketbolseveri ayağa kaldırdı. En uzun süreli coşku ise kuşkusuz 1995 Batı Konferans Finali ikinci maçında David Robinson'ı tuzağına düşürdüğünde yaşanmıştı…
Plase & Neslihan Demir
Socrates'in 38'inci sayısı için Göksu Bulut'a konuşan Eczacıbaşı VitrA'lı Tijana Boskovic, Neslihan Demir'le oynamanın ne denli eğitici olduğundan bahsetmiş ve spesifik bir noktaya parmak basmıştı: Türk voleybolunun 'Demir Leydi'si, smaç hareketi esnasında plaselerini gizleme ve ardından efektif puan vuruşları çıkarma hususunda oldukça maharetliydi. Boskovic'in, "En çok plasesini öğrenmeye çalışıyordum. Kısa, uzun fark etmeksizin; zira Neslihan plase konusunda gerçek bir usta…" sözleriyle anlattığı repertuar, uzun seneler boyunca zirveden inmeyen yıldızın imzalarından oldu. Dolayısıyla voleybol tarihimizin en önemli maçlarından bazılarını tekrar izlemek isterseniz, karşınıza son ana dek smaç vuracağını sandığınız bir Neslihan plasesi çıkabilir. Rakipler değildi ama siz hazırlıklı olun...
Topuk Pası & Socrates
Brezilya, orta sahada rakibin üzerine tempoyu yükselterek yüklenirken tribünlerden bir anda 'Oooo!" sesi yükselir. Normal pas trafiğinde duruma heyecan katan isim Socrates'tir. Topuğuyla ufak bir dokunuşla topu arkadaşına gönderirken, tribünlere de Brezilya heyecanını tattırır. Socrates, Brezilya Milli Takımı'nda mesai yaptığı Zico kadar harika bir orkestra şefi ya da Falcao ve Alemao gibi oyunun her ânına, her santimine etki eden bir oyuncu değildi. Onun meziyeti, takıma o 'Brezilya ruhunu' vermekti. Uzun bacakları, narin duruşu ve topuk pasları, birçok futbol takipçisinin zihninde Brezilya'nın vücut bulmuş hali düşüncesini uyandırdı. 'Doktor' Socrates'in topuk dokunuşları ile ilgili Pele'nin söyledikleri durumu özetliyor aslında: "Sırtı dönük şekilde, yüzü topa dönük birçok futbolcudan daha iyi oynar."

Dempsey Roll & Jack Dempsey
Eğilmiş durumda eskiv yaparak rakibin yumruklarından kaçmak ve bu esnada gücünü doğrudan bacaktan alan sağlı sollu kroşelerle rakibinin üzerine doğru gitmek… 1919 senesinde Jack Dempsey ve Jess Willard'ı karşı karşıya getiren unvan maçı tam da bu şekilde sona erdi. Yeni dünya ağırsıklet boks şampiyonu, o güne dek görülmüş en acımasız nakavtlardan bir tanesiyle belirlenmişti. Kendisinden yirmi santim uzun Willard'ı darmadağın eden Dempsey'ye maçı kazandıran kombinasyon, ustalıkla uyguladığı ve sonraları ismiyle anılacak olan 'Dempsey Roll'du. Bu hareket; ilerleyen yıllarda Takeshi Fuji ve Mike Tyson gibi agresif boksörler tarafından yaşatılacak, ünlü anime karakteri Ippo Makunouchi ve Tekken serisinden Steve Fox'un uygulamalarıyla kurgusal dünyada nam salacaktı.
Flop Vuruş & Phil Mickelson
Phil Mickelson, profesyonel golf kariyerinde hep PGA Tur'un en üretken skorerleri arasında yer aldı. Bunda topu oldukça uzağa vurabilmesinin, yani golfün temel amacı olan sahada mesafe kat etme işini iyi yapmasının payı büyük. Ancak Mickelson hiçbir zaman Greg Norman, Fred Couples veya John Daly kadar isabetli bir uzun vuruş eksperi olmadı. Aksine, uzun mesafelere giderken topu 'kaba çim' ya da 'kum engeli' denen istenmeyen noktalara attığı sayısız örnek mevcuttur. Bu anlarda istisnasız şekilde devreye giren şey Mickelson'ın sihirli kısa vuruş becerileriydi. Yani çukura yaklaştığı ama topun ideal yüzeyde olmadığı pozisyonlarda yapabildikleri… Sanki uzağa vuruyormuşçasına, tam swing'le topun dibine indiği ve epeyce yükseltip çukura yakın bir noktaya kondurduğu 'flop vuruş' da bu becerilerin en özellerinden.
Salchow & Ulrich Salchow
Televizyonda buz pateni gördüğünde kısa da olsa kendini müzikle harmanlanmış şiirsel hareketlere kaptırmayan var mı? Zira pek teknik detay bilmeden keyifle izlenebilecek spor sayısı elin parmaklarını geçmez, artistik patinaj da bu rolü fazlasıyla üstleniyor. Fakat işin teknik kısmına biraz daha eğilmeye karar verenler için bambaşka bir dünyadan bahsedebiliriz. İşte o dünyada en sık işitilen terimler arasında 'Salchow' da var. Yirminci yüzyılın başında aktif spor yaşamını sürdürmüş İsveçli Ulrich Salchow'un mirası, bugün hâlâ sporun yedi temel atlayışı arasında. Tekli, ikili, üçlü, dörtlü şeklinde farklı uygulamaları bulunan Salchow; sporcuların tek ayağın arka içiyle yükseldiği ve havadaki dönüşler sonrası ters ayağın arka dışıyla yere indiği bir hareket.
Elastico & Rivelino
Romario, Ronaldo, Ronaldinho… Top hâkimiyeti üst seviye olan bu üç Brezilyalıdan da gördüğümüz bir çalım stiliydi elastico. Ayağının dışıyla topu rakibe gösterip bir anda ayak içiyle tuzağa düşürmeye dayanan bu hareketle Ronaldinho özdeşleşmişti belki ama futbol sahalarına bu imzayı atan ilk yıldız Rivelino'ydu. 1960 ve 1970'lerde Brezilya'nın en iyi 10 numaralarından biri olan Rivelino, Corinthians formasıyla rakipleri üzerinde elastico'yu (flip-flap) uygulamıştı. 1970 Dünya Kupası Finali'nde Brezilya ile Jules Rimet'ye uzanan Rivelino'nun o maçtaki kurbanı da İtalyan Mario Bertini olmuştu. Fakat Rivelino da elastico'nun mucidi olarak başka bir adres veriyor ve 1960'larda Corinthians'ta birlikte top koşturduğu Japon asıllı Brezilyalı Sergio Echigo'dan ilham aldığını söylüyor.
Karpuzlama Serbert Atış & Rick Barry
Rick Barry, on sezonluk NBA kariyerinde ligin önemli kısa forvetlerinden biriydi. Golden State'le yaşadığı şampiyonluk ile lig tarihine imza bıraktı. Yine sadece iyi bir skorer olarak hafızalarda yer edinebilirdi ama alışkanlığı onu daha da unutulmaz yaptı. Serbest atış çizgisine geçtiği anda rutinlerini tekrarlayan, topu aynı şekilde tutan, üç kere yere vuran ve daha sonra da karpuzlama olarak bilinen atışla topu potaya gönderen Rick Barry, bu stille NBA tarihinin en yüzdeli serbest atıcılarından biri oldu. Altı sezonu yüzde 90 üzerinde oranla bitiren Barry'nin 78-79 sezonundaki kariyer zirvesi yüzde 94.7'ydi. Barry, röportajlarının birçoğunda bunun en doğru serbest atış yöntemi olduğunu tekrarlıyor. İşin ilginci beş oğlu da profesyonel basketbol oynayan Barry'nin en küçük oğlu Canyon'ın da babasının stilini sürdürmesi…
.jpg)
İniş & Vincenzo Nibali
Vincenzo Nibali iki İtalya, bir Fransa, bir İspanya Turu ve birçok klasik kazanırken zamana karşı ya da tırmanış yeteneğiyle değil, inişiyle fark yarattı. İtalyan sporcu, bisikletin MotoGP ile kesiştiği bu alanda cesareti, zamanlaması ve çok yönlülüğüyle zaten ilk günden kendini belli etmiş ve bayrağı Paolo Savoldelli'den devralmıştı. Onu inişlerde bazen Cancellara gibi selesinin üzerinde, bazen de Sagan gibi üst boruya tamamen yatarken izledik. Birkaç farklı aerodinamik pozisyonu bir potada eritebilmesinin en büyük örneği de virajları sonuna kadar alırken neredeyse hiç fren yapmadığı 2015 Giro di Lombardia, Civiglio inişi. Nibali, orada Thibaut Pinot'yu avlarken televizyon başındakilerin korkudan tırnaklarını kemirmesine neden olmuştu. Ve Pinot, tek kurbanı olmayacaktı. Tamam Steven Kruijswijk, burada bitiriyoruz...