socratesXreflect_alt

Ufukta Madalya Var

9 dk

Okçuluk, olimpiyatta yine Türkiye'nın öne çıktığı branşlarından biri. Rio'da iz bırakan genç yıldızlar Mete Gazoz ve Yasemin Ecem Anagöz tekrar sahneye çıkacak. Hem de bu kez karışık takımda çok güçlü bir madalya adayı olarak…

Beş yıl önce Socrates'in 2016 Rio sayısında 'Aykırı Gençlik' başlığıyla Mete-Yasemin söyleşisi yayımladığımızda onları tanıyan hiç kimse yoktu. Bugün Mete Gazoz dünya sıralamasında 2 numarada, Yasemin Anagöz ise kadınlarda Türkiye'nin en gözde uluslararası sporcuları arasında… Seviyesi düşmeyen Türk okçuluğunda yaşları 21 ve 22 olan iki yıldız, aradan geçen beş yıllık sürede deneyimlerini pekiştirerek ciddi birer madalya adayı konumuna yükseldiler. Özellikle ikilinin güçlerini birleştirdiği karışık takımda, Gazoz-Anagöz ekibi kürsü için herkesin şans verdiği bir tandem haline dönüştü. Zaten son üç yıl içinde Dünya Kupası'nda altı birincilik elde etmeleri de bunu ispatlıyor.

Bu söyleşi yapıldığında henüz Paris'teki son kota müsabakası tamamlanmamıştı. Gençlerle, erkekler ve kadınlar takımda Türkiye'nin ciddi şansının bulunduğu World Cup Paris öncesinde konuştuk. Gün itibarıyla bireyselde Mete ve Yasemin, karışık takımda da bu ikilinin oluşturduğu ekibin Tokyo bileti kesinleşmişti. Mete Gazoz'a Rio etkisini sorarak başlıyorum. "Bu gözlüklü çocuk nereden çıktı?" sorularıyla fenomen haline dönüştüğü 2016 yazını hatırlatarak... Neler değişti o günden sonra?

"Rio bittikten sonra bugüne kıyasla çok daha heyecanlıydım. Acaba Tokyo'ya gidebilir miyim, burada bir çıkış yakaladım, dört yıl sonra ne olur, ne biter diye üzerimde bir gerginlik vardı. Şimdi böyle bir heyecanım yok, gayet sakinim. Özgüvenim yerinde. Aşmamız gereken zorlu süreci aştık ve yeni bir olimpiyata gidiyoruz.

2016 Oyunları bittiği andan itibaren bir sonraki oyunlar için çalışmaya başlamıştık. Hemen planlamamız yapıldı ve ona göre hareket ettik. Temel hedef şuydu; Tokyo'ya kadar her yıl bir önceki yıldan daha iyi yerde olmak. Bunu başarmanın rahatlığı var üzerimde. Tabii favoriler arasında gösterilmek güzel ama orada yarışırken favorileri yarı finale almıyorlar. Bu değerlendirmeler benim hazırlığımda bir değişikliğe yol açmıyor."

İlk Günden Beri

Türkiye'nin karışık takımı, World Archery'nin uzmanları tarafından madalyaya yakın gösteriliyor. Yasemin Anagöz, artık çok daha deneyimli olduklarının altını çizerken, yapılan değerlendirmelerin temelsiz olmadığını biliyor.

"Bu takım şimdiden tarih yazdı. Rekorlar kırıp çok önemli maçlar kazandık. Mete-Yasemin takımını artık herkes biliyor. Geçtiğimiz sezon bir yarışmada benim malzemem kırılmıştı, o yüzden sabah seansında bireysel yarışmaya hazırlanmakta zorlanmıştım, erkenden elendim. Aynı günün öğleden sonrasında mix'e çıktık, Kore'yi yenip şampiyon olduk! Karışıkta yarışırken hakikaten ayrı bir havamız var." Mete'ye göre bu inanılmaz takımın sırrı güven duygusunda saklı:

"Yasemin'le oluşturduğum mix takımını herkes biliyor. Korkulan bir ekip haline geldik. Bunun sebebi aslında harika puanlar atmamız değil, aramızdaki uyum ve güven. Yasemin'le tam 11 yıldır birlikte atıyoruz. Miniklerden beri; hatta diyebilirim ki ilk ulusal kampımdan beri takım arkadaşıyız. Gücümüz buradan geliyor. 2014 Nanjing Gençlik Olimpiyatı ve 2016 Rio'da birlikteydik. Onlarca Dünya Kupası ve şampiyona geçirdik. Bu kadar deneyimli çok az takım var. Çizgiye geçtiğimde üzerimde 'Şimdi par atmam lazım' diye bir baskı olmuyor çünkü arkamda bekleyenin Yasemin olduğunu biliyorum."

"Tokyo'ya kadar her yıl bir öncekinden daha iyi olmanın rahatlığı var üzerimde." -Mete Gazoz

"Tokyo'ya kadar her yıl bir öncekinden daha iyi olmanın rahatlığı var üzerimde." -Mete Gazoz

Karışık takım, Dünya Kupası programında da yer aldığı için ekipler sezon içinde düzenli olarak ciddi rakiplerle maç yapma fırsatı buluyor. Defalarca karşılaştıkları rakipler arasında belki de eski bir 'hesabı görmek' için özellikle eşleşmek istedikleri takım olup olmadığı sorusuna cevap Yasemin'den geliyor: "Finalde Kore'yle karşılaşmak isterim çünkü insanlar Kore'yi çok büyütüyor gözünde. Daha eğlenceli bir maç olacağını düşünüyorum. Kabul ediyorum, Kore'de takıma giriyorsun, yanında ok atan olimpiyat şampiyonu. Ben olimpiyat şampiyonu biriyle antrenman bile yapmadım. Ama bu unvana sahip isimler olmadan da onları yenebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü bireysel olarak iyiyiz."

Kore ve Diğerleri

Biraz Kore'yi konuşalım o halde. Egemenlikleri sarsılıyor olsa da hâlâ yerlerinden edilebilmiş değiller. Takımda 2000'den beri biri hariç tüm şampiyonlukları, bireyselde son iki olimpiyatta erkekler ve kadınları birlikte kazanan Kore, okçuluğun egemen gücü. Ama son yıllarda Kore'yle olan makasın hayli daraldığı gözle görülüyor. Son iki yıldır yurtdışına yarışmaya gitmeyen Kore'yi nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Mete, artık eskisi kadar tek tabanca olmadıklarını düşünüyor: "Koreliler salgın sonrası kendilerini kapattılar. Hiçbir yere çıkmamışlardı. İki hafta önce ülkelerinde bir yarışma yaptılar, orada son durumlarını görebildik. Dünya ile aralarındaki fark neredeyse on yıldır kapanıyor ama özellikle de son üç yılda bu iyice belirgin hale geldi. Dünyanın her bölgesinden atıcılar, onlarla aynı puanları yapabiliyor. Bu okçulukta önemli bir kavşak noktasında olduğumuzu gösteriyor. Önceden o puanlara sadece birkaç isim erişebiliyordu. Maçlara baktığımızda da herkes artık iki veya üç seri aynı yüksek performansı çizebiliyor. Bu da Koreliler için her maçın artık daha da zorlaştığını gösteriyor. Kolay kazanabilecekleri maç kalmadı."

Kore bahsinde Yasemin'in görüşü ise daha ilginç: "Bence Koreli okçular aradaki makasın kapanmaya başladığını anlayınca baskı altına girdiler. Biraz diş gösterdiğinizde yıkılabiliyorlar. Önemli olan bu cesareti sergilemek. Şanghay'da yarı finalde yaptığımız maçta elleri titriyordu, gözlerimle gördüm."

Dünya Rekortmeni

İki okçu, yıllardır Dünya Kupası'nda ve üst düzey şampiyonalarda yarıştığı için genç yaşta büyük deneyim kazandılar. Mete Gazoz, dünya sıralamasında 2 numaraya kadar yükselerek bu alandaki Türkiye rekorunu geliştirdi. İki yıl önce sıralama atışlarında 72 okta 720 üzerinden 698 puanla dünya gençler rekoru kırdı. Yasemin ise bir ara ilk 10'a girdiği sıralamada son açıklanan listede 22'nci durumda. Genç yıldızın da Avrupa şampiyonluğu ve Dünya Kupası finali ikinciliği var. Sürekli karşı karşıya geldikleri rakipleri artık onları iyi tanıyor, aynı şekilde iki Türk okçu da kimin ne yapabileceğinin farkında… Yasemin, son iki ay içinde dünya sıralamasının 1 numarasındaki Fransız Lisa Barbelin'e iki kez kaybetti. Aynı rakibe üst üste kaybetmek, 22 yaşındaki genç yıldızı biraz kızdırmışa benziyor:

"Lisa ile önce Avrupa Kupası'nda karşılaştık. Elemede inanılmaz bir rüzgâr vardı. Hedefler devrildi. Hayatımda daha önce böyle bir ortamda yarıştığımı hiç hatırlamıyorum. Kazandığım setleri farklı almama rağmen maç 5-5'e geldi ve beraberlik atışında da (shoot-out) benden daha şanslı olduğu için kazandı. Ben 9 attım, o üç milim daha yakın attı. Öyle kaybettim. İkinci maçımızda ise kota turnuvasında karşılaştık. Onunla karşılaşmadan hemen önce takım arkadaşım Gülnaz ile maç yaptım. Hedefim kotayı garantilemekti, birincilik değil. O yüzden o maça asıldım, sonrasında Lisa'yla atarken biraz rahatlamıştım. Ama yine de daha savaşçı olmam gerekirdi, bunun acısını bir yerde çıkartmam lazım. Hiç gelemem ben böyle arka arkaya yenilmeye!"

Sinirbilim

Anagöz, Covid-19 nedeniyle tüm dünyada ilk kapanma yaşandığında çok bunalmış. Tam olimpiyata odaklanmışken altı ay bir yere hareket edememenin verdiği sıkıntıdan kendisine yeni bir uğraş bularak sıyrılmış: Anagöz, o fasılayı İspanyolcasını ilerletmeye ve online olarak aldığı sinirbilim (neuroscience) kursuna ayırmış. Tabii ki Milli Takımlar Başantrenörü Göktuğ Ergin'in verdiği antrenmanları da günü gününe yaparak…

"Kapanma sürecinde en çok özlediğim şey, yarışmanın kendisiydi. Çünkü bir süre hiç yarışamadık. Ben antrenmandan ziyade yarışmayı seven biriyim. Ama olumlu bir yanı da oldu, aileme vakit ayırma şansı elde ettim. Sekiz yıldır toplasanız birkaç ay görebildiğim ailemin yanında kalmak için bir ay izin kopardım ve İzmir'e gittim. Tabii antrenmanlarımıza devam ettik olduğumuz yerde. Günde sekiz saat. Bu boşlukta aldığım sinirbilim eğitiminin de çok faydasını görüyorum. Bu eğitim, okçuluk psikolojisinde çok önemli bir bakış açısı sağlıyor."

Sohbetin sonunda müsabakaların kısıtlı seyirciyle olmasının belki de bir avantaja dönüşeceğinden bahsediyorum. Soğukkanlılığıyla nam salan Mete Gazoz, bunun önemli bir faktör olmadığı kanısında:

"Seyircinin olmaması ya da olması arasında bir fark yok. Çünkü büyük şampiyonalarda yalnızca final seansında seyirci önünde atış yapıyoruz. Sıralama atışlarında ve ilk turlarda genelde seyircisiz yarışırız. Burada finalde de çok seyirci olmayacak. Zaten olsa bile, o konsantrasyonla seyirciyle etkileşecek bir durumunuz yok. Etrafı görmüyorsunuz bile."

Socrates Dergi